Bir Irkçı İcraat: Varlık Vergisi
Sembolik bazı icraatlar o rejimin karakterini ortaya koyan önemli ipuçlarıdır. Rejimin dünya görüşünü ve hayat felsefesini anlamanın yolu bu sembolik icraatlarını tespit etmekle mümkündür.
Milli Şeflik Rejimi’nin karakter hususiyetlerini ve genetik şifrelerini ortaya koyan belli başlı bazı sembolik icraatlar vardır. Bunlardan biri de Varlık Vergisi uygulamasıdır.
Şeflik Rejiminin devrin güçlü devleti Nazi Almanyası’nın tesirinde giriştiği bu uygulama; unutulmuş Türkiye’yi bir anda dünyanın gündemine getirmiş, sabıkalı ülkeler konumuna indirmiştir. İktidar ise bu uygulamayla ‘sakıncalı’ duruma gelmişti.
Varlık Vergisi, Milli Şef Rejimi’nin dış politika sahasında sürdürdüğü bir ‘denge oyunu’ndan doğmuş bir uygulamaydı.
Yabana araştırmacılara göre ise bu uygulama, Şef Devri’nin ırkçı icraatlarının bir parçasıydı. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte azınlıklara duyulan resmî güvensizlik had safhaya çıkmıştı.
Eski aile kayıtları araştrılıyor, kimin Yahudi menşeli olduğu bulunmaya çalışılıyordu. ‘1941 yılında Hitier Almanya’sı ile yapılan anlaşmanın da bunda önemli hissesi vardı.”(1)
1942 yılının Kasım ayında kabul edilen Varlık Vergisi Kanunu esas olarak tüccarlardan, istisnai olarak çiftçi ve esnaflardan bir defaya mahsus olmak üzere alınacak bir servet vergisi niteliğindeydi.
Verginin miktarı hususi olarak kurulan komisyonlarca tespit edilmişti. Mükelleflerin tespit edilen miktara itiraz haklan yoktu ve vergilerini bir ay içinde ödemeyenler önce kamplara alınmış, daha sonra çalışma yükümlülüğüne tabi tutulmak üzere Aşkale’ye sevkedilmişti.
Tahsil edilen verginin yandan fazlası azınlıklarca ödendi. Bütün ülke halkını kapsayan topyekün angarya, vergi ve yükümlülükler hiç bir mahfili ilgilendirmezken bu kez hâdisenin mağdur taraflarından biri azınlıklar olunca uygulamayı duymayan kalmadı ve “vergi, azınlıkları hedef alan haksız bir uygulama olarak târihe geçti(2)
Varlık Vergisi Kanunu Şeflik rejiminin bürokratları tarafından bir İçtimaî cinnet aracı olarak kullanıldı. Bir gecede büyük bir gizlilik içinde daktiloya çekilen liste eşliğinde tahsilat başlatıldı.
On beş gün içinde o zamanın parasıyla yarım milyara yakın para toplânması gerekiyordu. Bu arada bazı sadistçe davranışlar da oluyordu. Bir maliyeci kendi bölgesindeki altın ve mücevherat satıcısı kuyumcuların tümüne haciz koydurmuştu. *Dükkanının ondüle kepenklerini yağlayan bir garibana yağ Tüccarı’olarak büyük vergiler yüklenmişti Vergiyi ödeyemeyenler Aşkale’ye gönderildi.'(3)
Hüseyin Yürük, Türkiye Demokrasi Tarihi
(1)-Paulton Hugh,Şapka,Bozkurt ve Hilal,syf;138-139
(2)-Şükrü Karatepe,Tek Parti Devri,sy;81
(3)-Cahit Kayra,1938 Kuşağı,syf;107