Kestirmeden söylemem gerekirse “çoksatan kitaplar”a hep ihtiyatla yaklaşmışımdır. Bu çeşit bir kitaba çok zaman ihtiyatla hatta kuşkuyla baktığımı söyleyebilirim. Böyle bir kitaptan söz edildiğinde uzaktan izlerim önce, geride dururum. Bir edebiyat sevdalısı değil de gönülsüz bir yol acemisi rolünü oynarım. Okumam kolay kolay bu türden kitapları. Haklarında bir şey söylemekten sarfınazar ederim. Geçmişte yaşadığım birkaç deneyim beni bu çeşit bir davranışa sevk ediyor çok satan kitaplar karşısında.
Bu yazı çerçevesinde şu sorulara cevap bulmaya çalışacağım: “Çoksatan” (bu iki kelimeyi bilerek bitişik yazıyorum “bestseller”a karşılık olsun diye) kitapların satışını etkileyen etmenler nelerdir? Bu nesneleri kimler almaktadır? Çok satılan bu kitapların ne kadarı okunmaktadır?
Şimdi birinci sorunun cevabını aramaya çıkabiliriz, “Çoksatanlar”ın satışını artıran birden çok etmen var, Bunların başında yazarın konumu geliyor kanaatimce, Bilhassa gazeteci-yazar olmak, satışı tetikleyen pozisyonlardan biri. Hapse girmiş olmak, hapiste bulunmak da öyle, Yazarın adının çok duyulmuş olması yani televizyon kanallarında, gazete sayfalarında bilhassa popüler yayın organlarında sık sık görünmesi, gerekli gereksiz, ilgili ilgisiz konularda açıklamalarda bulunması yazdığı kitabın satışını etkilemektedir. Bu tanınma sürecinde yazar mutlaka zihinde yer edici, farklı bir imajla görünür.
Yazarın mensubiyeti/aidiyeti; bir gruba, bir cemaate, bir görüşe/ideolojiye alenen “angaje” olmuşluğu da belli oranlarda kitabının satışını artıran bir etmendir. Yazarın kimi değerlere yahut tabulara karşı tavır alması yani bir nevi “yasakmeyve’ye el/dil uzatması da okuyucuyu kışkırtır. Bu tutumlar, çokluk ucuz sataşmalar, derinliksiz karşı çıkışlar biçimindedir
Bir kitabın çok satmasında yoğun reklâm kampanyalarının rolünü göz ardı edemeyiz şüphesiz. Hakeza fiyatının ucuz olmasını da. Ayrıca kitabın kapağının belli bir görsellik arz etmesi; kâğıdının, baskısının kali. tesi; sayfa düzeni, hurufatı vb. biçimsel nitelikleri de satışını az da olsa etkileyen yan etmenlerdir.
İkinci sorunun cevabını kestirmek daha kolay gibi geliyor bana. Ülkemizde çoksatan kitapların alıcısı/ okuyucusu, bildiğim, izlediğim kadarıyla, “bilinçli okuyucu” değil. (Bu kavramla kastım şu: zevki incelmiş, pe okuduğuna/okuyacağına kendisi karar veren, günlük yönelimlerden ve yönlendirmelerden uzak, yani “okur” sıfatını hak edenler; okumayı ciddi bir uğraş kabul edenler.) “Çoksatanlar”ı daha ziyade edebi zevkten yoksun, maceraya meyilli, rnerak düşkünü bir kitle satın alıyor, okuyor. Kendisine “kitap okuyor süsü” vermek isteyenler de bu zümreye katılıyor.
Okumayı, boş zaman eğlencesi zanneden safdil okuyucular çoksatanlara talip oluyor daha ziyade. Liseli gençler, üniversite talebeleri, evde canı sıkılan kadınlar, “entel” görünmek isteyen rical-i devlet ve memurin de, söz konusu kitleye dâhil edilebilir. Bir de “kültürlü olmak” hevesine kapılanlar var. “Bugünlerde ne okuyorsun?” sorusuna muhatap olunca bir cevabı olmasını isteyenleri de unutmamak gerekir.
Üçüncü sorumuza gelince cevabı en kolay olanı bu. Çoksatan kitaplar “alıcıların hepsi tarafından okunmuyor. Maceraya düşkün, meraklı ve sabırsız zaten fazlaca vakti de olmayan bu alıcılar, satın aldıkları kitabı belli bir sürede bitiremeyince, onlarda aradıklarını (ne arıyorlarsa) bulamayınca ellerinden bırakıverirler. Çevremdeki insanlardan, öğrencilerimden onlarcasından duydum şikâyet kabilinden: “Filan kitabı methettiler, tavsiye ettiler; aldım, okuyamadım.”
Öte yandan kitap almayı, salt kitap edinmeyi, kitaba sahip olmayı hayat tarzlarının bir parçası sayanlar vardır ki onlar aldıklarının kapağını dahi kaldırmazlar çoğu zaman. Belki de onlar için kapak bilgisi, kitabın adı, yazarı, şekli şemaili, kâğıdı, baskısı, boyutları, ağırlığı yeter bir “bilgi” sayılabiliyor.
Çoksatan kitapların edebi kıymeti nedir, diye soracak olursanız, buraya kadar söylediklerimizden, bu soruya zımmi bir cevap vermiş oluyoruz. Bunlar içinde de kuşkusuz değerli olanlar var ama sayıları çok az. Benzetmek doğruysa büyük kitap nehrinin köpüğü, suyun önüne katıp götürdüğü çerçöp gibidir “çoksatanlar”,
Edebiyat ortamının içinde birisi olarak şu ana kadar neşredilen çoksatan kitapların çoğunu okumadım. Büyük bir kaybım olduğunu sanmıyorum. Çoksatanların zaten yeterince talibi var, bize düşen az satanlara iltifat etmektir, diye düşünürüm!
Turan Karataş – Okuya Yaza Yaşamak,syf:65-69
0 Yorumlar