Tanrı’nın Yokluğunu Tasavvur Etmenin İmkansızlığı”
(St. Anselm)
SÖYLEV
BÖLÜM II-IV
1077’de, Normandiya’da Bec Manastırı başrahibiyken Anselm, Hristiyan Tanrı anlayışına dair geniş bir meditasyon olan Monologion’u yazdı. Fakat bu eserin mantıksal karmaşıklığından memnun değildi ve Hristiyanların Tann’nın gerçekliğine dair bütün inançlarının, “tek bir argümanla”, yani tek bir öncülün çıkarımlarını geliştiren bir akıl yürütme yoluyla kanıtlanıp kanıtlanamayaca- ğını araştırmaya başladı. Oldukça ciddi, fakat sonuçsuz çabalarla geçen bir dönemden sonra, aradığı prensip birdenbire ona sunuldu: Tanrı “kendisinden daha yücesi (greater) düşünülemeyen”dir. Daha sonra söylediğine göre, bu ifadenin anlamı o kadar güçlüdür ki, anlaşıldığı ya da algılandığı anda onun ifade ettiği gerçekliğin bilfiil var olduğu ve ilahi öz hakkında inanmak zorunda olduğumuz her şey zorunlu olarak kanıtlanmış olur.” Muhtemelen 1078’de bu keşfini yirmi sekiz bölümlük bir meditasyon olarak yazdı. Bu çalışmayı ilk olarak Fides qu- aorens intellectum, sonra Alloquium de ratione fidei, sonunda da Proslogion olarak isimlendirdi.
II, III ve IV. bölümler Tanrının varlığıyla ilgilidir. Yazmada her bölüm tek bir paragrafı oluşturmaktadır. Fakat Anselm yazısını diyalektiğe son derece dikkat ederek şekillendirdiği için çevirmen, akıl yürütmenin her bir adımını ayrı bir paragraf olarak işaretleyip onların fonksiyonlarına kenar notlarıyla kabaca işaret etme özgürlüğünü kullanmıştır.
Bölüm II, Tanrı’nın Hakikaten Var Olduğu
Açılış Duası: Ey Rabbimiz, imanı idrak etmeyi bahşeden sensin, faydalı olduğunu bildiğin oranda, bana, senin bizim inandığımız şekilde var olduğunu ve senin bizim inandığımız şey olduğunu idrak etmeyi de bahşet.
Başlangıç Noktası: Biz şüphesiz senin kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen bir şey olduğuna inanıyoruz.
Problem: Fakat “akılsız kalbinden ‘Tanrı yoktur.’ dediği” için, böyle bir tabiatın olmaması mümkün mü?
Adım 1: Fakat, aynı akılsız benim söylediğimi, “kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen” dediğimi duyduğu zaman, duyduğu şeyi kesinlikle idrak etmektedir.
Adım 2: Onun var olduğunu idrak etmese bile, anladığı şey onun idrakinde bulunur (esse in intelectü). Bir şeyin idrakte bulunması bir şey, onun gerçekte var olduğunu idrak etmek başka bir şeydir. Örneğin bir ressam ne hakkında resim yapacağını hayal ettiği zaman, o resme idrakinde sahiptir. Fakat onu henüz resmetmediği için, onun var olduğunu henüz idrak etmemiştir. Fakat onu resmettikten sonra o hem ona idrakinde sahip olmuş hem de onun var olduğunu idrak etmiş olur. O halde, akılsız bile, bunu duyduğu zaman anladığı ve anladığı her şey onun idrakinde bulunduğu için “kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen şey”in en azından idrakinde bulunduğuna ikna olur.
Adım 3: Ve şüphesiz kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen şey sadece idrakte bulunamaz. Çünkü o eğer en azından idrakte bulunabilirse, gerçekte var olduğu da tasavvur edilebilir ki bu daha yüce bir şeydir. O halde, eğer “kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen şey” sadece idrakte bulunuyorsa, bu durumda “kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen şey”, kendisinden daha yücesi düşünülebilir bir şey olur. Fakat bu şüphesiz imkansızdır.
Sonuç: O halde, kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen şey şüphesiz hem idrakte hem de gerçekte vardır.
Bölüm III. Tanrı’nın Var Olmadığını Tasavvur Etmenin İmkansız Olduğu
Birinci Kısım
Tez: Bu öyle gerçek bir biçimde vardır ki onun var olmadığını düşünmek imkansızdır.
Adım 1: Var olmadığını tasavvur edemediğimiz bir şeyin var olduğunu tasavvur etmek mümkündür.
Adım 2: Bu, var olmadığını tasavvur edebildiğimiz bir şeyden daha yücedir.
Adım 3: O halde, kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen bir şeyin var olmadığı tasavvur edilebilirse, imkansız bir çelişkiye düşeriz: kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen şey, kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen bir şey değildir.
Sonuç: O halde, kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyen şey öyle gerçek bir biçimde vardır ki onun var olmadığını tasavvur etmek bile imkansızdır.
İkinci Kısım
Tez. Bu sensin Ey Efendimiz, Rabbimiz. Sen öyle gerçek bir biçimde varsın ki var olmadığın düşünülemez. Doğrusu da budur zaten.
Neden 1: Eğer bir zihin senden daha iyi olan bir şeyi tasavvur edebilirse, yaratılmış olan Yaratıcısının üzerine çıkar ve Yaratıcı’sını yargılar, bu da son derece saçma olurdu.
Neden 2: Yine, yalnızca sen hariç, var olan her şeyin var olmaması tasavvur edilebilir.
Sonuç: O halde, yalnızca sen, bütün var olan şeyler arasında, en hakiki ve en yetkin bir şekilde var olansın (verissime et maxime esse), senden başka hiçbir şey böyle hakiki bir varlığa sahip değil ve bu nedenle başka her şey daha az varlığa sahip.
Akılsızın Akılsızlığı: Öyleyse, akıllı zihin için senin her şeyden daha yüce bir varlığa sahip olduğun son derece açık olduğu halde, neden akılsız kalbinden “Tanrı, yoktur.” dedi? Aptal ve akılsız olduğu için değilse neden?
Bölüm IV. Akılsız, Tasavvur Edilemeyen Şeyi Kalbinden Nasıl Söyledi?
Problem: Akılsız, tasavvur edemediği şeyi, kalbinden nasıl söyleyebildi? Yahut nasıl oldu da kalbinden söylediği şeyi, tasavvur edemedi? Çünkü “kalbinden söylemek” ve “tasavvur etmek” aynı şeydir.
Çözüm: Şayet -daha doğrusu çünkü- (kalbinden onu söylediği için) onu gerçekten tasavvur ettiyse, fakat yine de (onu tasavvur edemediği için) kalbinden gerçekten söylemediyse, o zaman bir şeyin kalpten söylenmesi ya da tasavvur edilmesi için birden fazla yol olmalıdır. .
Adım 1: Gerçekten, bir şeyi tasavvur etmenin bir yolu o şeyi delalet eden kelimeyi düşünmektir; bir başka yolu ise o şeyin tam olarak ne olduğunu idrak etmektir.
Adım 2: Buna göre, birinci yolla Tanrının var olmadığı tasavvur edilebilir, fakat ikinci yolla asla. Şüphesiz Tanrı nın ne olduğunu idrak eden bir kimse Tanrı nm var olmadığını tasavvur edemez.
Yine de bu kimsenin hiçbir anlam vermeden ya da farklı bir anlam vererek bu kelimeyi kalbinden söylemesi mümkündür.
Sonuç: Tanrı kendisinden daha yücesi tasavvur edilemeyendir. Her kim bunu doğru bir şekilde idrak ederse, O’nun, var olmamasının düşüncede bile imkansız olacağı bir biçimde var olduğunu da idrak eder. Böylece, her kim Tanrı’nın varlığının böyle olduğunu idrak ederse, O’nun var olmadığını tasavvur edemez.
Kapanış Duası: Şükürler olsun sana ey güzel Rabbim, şükürler olsun sana. Senin lütfunla önce inandığım şeyin şimdi senin aydınlatman sayesinde öyle olduğunu anladım ki, senin var olduğuna inanmak istemeseydim bile, onu anlamamam mümkün olmazdı.
Hazırlayan:Recep Alpyağıl – Klasik ve Modern Metinlerle Din Felsefesi Dersleri İçin Yardımcı Kitap,syf:205-209