Buz Çözülünce Su

DafzNWCX4AAQvRa-300x300 Buz Çözülünce Su

MEHMET AYCI

Derman arardım derdime derdim bana derman imiş.

Niyazi Misri

Derman”, “Aramak”, “Dert” ve “Ben” sözcüklerinden ve 16 heceden oluşan tek dize bize o kadar çok şey söylüyor ki, üzerine düşünüldüğünde bu dizenin şerhinden bir kitap bile çıkarabilirsiniz. Türkçede elbette az sözcükle kurulan çok çağrışımlı, çok güçlü dizelere rastlamak mümkün. Özellikle Yunus Emre’nin şiirlerinde insanın varlığına ve dünya hayatına ilişkin benzer dizelerle sıkça karşılaşıyoruz. Yunus Emre’nin yolundan giden, onun en güçlü takipçisi ve “taşıyıcısı” olarak gördüğümüz Niyazi Mısri’nin bu iki dizesine dair 16 çıkarımda bulunacağız.

1.Dizedeki zaman kullanımına bakıldığında derdimizin dermanımız olduğu bilgisinin kesinliği, derdimize derman arama eylemimizden önce geliyor.

2.Bu kesinliğe ulaşmak, yani, aslında derman aradığımız derdimizin, derdimizin dermanı olduğu bilgisine sahip olmak için derdimize derman aramak gibi bir zorunlulukla kayıtlıyız.

3.Derdimizin derman olduğu bilgisi derdimize derman arama eylemimizin bir sonucu değil, bu eylemin fark ettirdiği ayrı bir bilgi olarak yer alıyor dizede.

4.Derman aradığımız derdimizin aynı zamanda derdimizin dermanı olduğu bilgisi, bizim kazanımız değil, o kazanım doğal haliyle derdimizin içinde var.

5.Derdin dermanı içkinliğini fark etmenin ilk adımı derdi sahiplenmek, yani derdi derdimiz bilmekten geçiyor.

6.Şair derman için “iyelik” eki kullanmıyor. Derdi sahipleniyor. Ne var ki varoluşsal anlamda dert önce gibi görünse bile dermanın önceliği, kendi varoluşundan önceyi de imlediği için değişmiyor.

7.Dilin bize söylediği de bunu teyit ediyor. Dert “sonradan ortaya çıkan” bir şey.

8.Basit anlamıyla neyi dert bildiğimiz, derman
bilmemiz gereken şeyi beraberinde getiriyor. Derdimiz dünya ise derman olarak dünyayı görüyoruz. Derdimiz şiirse dermanı olarak şiiri görüyoruz. Derdimiz şöhretse dermanı olarak şöhreti görüyoruz.

İnceleyin:  Savaş Ş.Barkçin - Kalbin Aklı ''Alıntılar''

9.Dizenin kuruluşunda “ben”, derde eşideniyor gibi gözüküyor. Şairinin bizatihi beninin/benliğinin dert, aynı zamanda beninin/benliğinin derman olduğu yanılgısına düşüyoruz.

10.“Ben “dertten de derman da ayrı duruyor oysa. “Ben’in derdi olan şeyin “ben”e derman olması dilin buğulu yüzünü aştiğimızda olanca açıklığıyla karşimıza çıkıyor.”Ben” dertten de derman da önce vardı bilgisine ulaşıyoruz.Şairin benini Tanrı’ya ait görme bilgisine..

11.Dize, böylece dermanın da sonradanlığı bilgisini aktarıyor bize.

12.Ben, derdi olduğunda “yalın” kalmıyor. Yani tam  “ben” olmuyor. Dermanı bulduğunda,yani derman derde eşitlendiğinde, birbirini nötr hale getirdiğinde ben “yalın” haliyle kalıyor.

13.Buradan benin dert sahibi olmasının dünya ile ilişkili olduğu bilgisine varıyoruz.

14.Benin dert sahibi olmasının bizatihi dünya hayatıyla kayıtlı olmasından kaynaklandığı bilgisi tek başına dermanı bulmamızı sağlayamıyor.

15 Derdimizin derman olduğunu kabullenmek, bu bilgiyi işe yarar kılmak, ritüelleri aşarak, zihinsel ve kalbi anlamda yüksek bir fark edişi ve teslim olmayı gerektiriyor. Bunu ancak bene giydirilmiş bütün kimlikleri terk ederek, bütün tortulardan arınarak yapabiliyorsunuz.

16.Derdimizin aynı zamanda derman olduğunu fark etmek dizenin ilk anlam katmanı itibariyle yazıklanma olarak görünse de, aslında bu yazıklanmadan çok hayreti ifade ediyor

Dizeyle ilgili daha pek çok çıkarımda bulunabiliriz. Hatta her maddeyi çağrışımlar çerçevesince genişletebiliriz. Pirimizin hayat hikâyesini ve öğretisini de bu dize bağlamında değerlendirebiliriz. Bu kadarı yeterli gördük. Sadece bu dize bile derviş olmaktan “ermiş” olmaya geçişi anlatması bakımından Türk Şiirinin en çarpıcı örneklerinden biri.

 

Edebiyat Ortamı Dergisi,sayi:77,syf.64-65

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir