Kalb ve Nefsin Misali
Kalb ve nefsin misali, bir beldenin yönetimini üstlenen bir emir ile o beldenin haznedarlığını üstlenen bir kişinin misali gibidir. O emit insanlara namaz kıldım, insanlar da vaazını dinlemek için onun yanına gelirler. Emir, halkı tedib eder, had cezalarını; bazen öğreterek, bazen tazir cezası* vererek, bazen de hapsederek uygular. Bazen de insanlara ödül verir. Mesela, onlara elbise giydirir, hayvanların üzerine bindirir, kendi sofrasında ağırlar. Haznedar ise mal, haraç, öşür ve sadakaları toplar ve ordunun ihtiyaçlarını karşılamakla görevlendirilmiştir. Güç ve yönetim emirin, Beytulmal ise haznedarındır.
Kalb emirdir ve meleküt âlemini izleyerek marifet gücüne sahip olur. Onun makamı celal, azamet ve heybet sahibinin huzurudur. Kalb, meleküt âleminde Allah’ın huzurunda durur. O, organların yanlışlıklarını düzeltir, onları tedib eder ve itaate sevk eder. Nefis ise haznedar gibidir. Tüm malları sabır ve şükür kapısından geçirerek toplar, tüm farzları eda edip onları, zühd ve takvaya dikkat ederek, günah kirlerinden arındırarak Hakka götürür. O, Rabb’ine karşı boyun eğişini ve huşusunu izhar eder.
Bu emir; emirliğini muhafaza edip koruduğu, halkını tedib etmeye devam ettiği, yüce sultanın makamında durduğu, sultanın kapısından kendisine emredilecek hususları gözetlediği ve tebasına karşı vakur olduğu sürece işleri hep müstakim (düzgün), yönetimi hep güçlü olacaktır. Haznedarın ise divan işlerini kontrol ettiği, malları muhafaza edip biriktirmeye gayret ettiği sürece işleri kuvvetli, hazineleri dolu olacaktır. Kral, emiri ve haznedarı çağırdığında onları bu sıfatlara hâiz bir şekilde bulursa onlara ikramda bulunacak, onları kendisine yakın tutacak, onlardan memnun kalacak ve böylece onlara sözlerini dinletip işleri yürütecek yetkileri verecektir.
Ancak haznedar ihanet edip malları kendi şahsı için biriktirir, nefsini oyun ve eğlence ile meşgul edip zevke dalarsa, işlerini kontrol etmeyi terk edip Beytulmalde bulunan malların çoğunu zayi ederse ve elinde olan yetkiden dolayı bir kısmını da çalıp kendi zimmetine geçirirse, tüm bu yaptıkları da onu tatmin etmez ve emirin teveccühünü kazanarak onu da aldatmaya çalışır ki; güvende olsun. O haznedar böyle yaparak emirin yardımını da almaya çalışır ki kendi beldesinde nefsinden başka emir veren ve yasak koyan hiçbir güç kalmasın. Emiri de aynen köleleri gibi fesat işlerinde, oyun ve eğlencede kendisine tabi kılıp iyice güçlendikten sonra ondan koltuğunu ve yetkisini almayı planlar.
Peki, kral, emiri ve haznedarı çağırdığında onların bu hâlde olduğunu görürse emire ve haznedara ne söyler ve onları nasıl cezalandırır? Haznedarı konusunda aldandığı için emirin cezası muhakkak ki daha büyük olacaktır. Kralın emire vereceği ceza onu görevden azletmesi, mallarına el koymasıdır. Kralın o emiri bir daha asla göreve getirmemesinden de endişe edilir. Kralın haznedara vereceği ceza ise onu hapsetmesi, mallarına el koyması, mahkemeye çıkartıp hesap vermesini sağlamasıdır. Haznedar, çaldığı mala karşılık mahküm edilmiştir eğer o, malı getirirse salıverilir. Ancak emir ise azledilmiş, kovulmuş, yetkileri elinden alınmış, itibar kaybına uğramış, ölüm cezası ile yüz yüze kalmıştır.
İşte nefis de bunun gibidir. Farzlari zayi etmiş, günahlara dalmış, emanete ve ahde vefaya ihanet etmiştir. Oysa emanetin verildiği o günde bu sorumluluk o nefse yüklenmişti. O, organlarını zayi etmiş, organlarının kontrol ipini çözüvermiştir. Oysa o sözlerin verildiği gün onun organları bu iplerle bağlanmıştı. Haznedarın Beytulmalı boşaltıp orduyu aç, susuz ve çıplak bırakarak çöllere salıvermesi gibi insan da günahlara bulaşarak organlarının itaat etmesine engel olmuş, bâtıl ve eğlenceye dalarak kulağını vaaz dinlemekten alıkoymuş, gözünü de lezzetlere ve süslü şeylere baktırarak ibret almaktan nehyetmiştir.
O kişi toprakta çürümeyi ve mezara gömülmeyi unutmuş, ahireti hatırlama ve nereden gelip nereye gideceği hususunda gafil kalmıştır. Sonra o, bunlarla yetinmeyip kalbi de kendisine meylettirmiş ve onu esir edip kendisine tabi kılıncaya kadar devamlı şekilde aldatmıştır. Böylece onu zelil bir hâle getirip yularını tutarak istediği tarafa çekmiştir. Marifetin gücü gitmiş, kalb hazinelerine baskın yapılmıştır. Nefıs ve kalb, Allah’ın huzuruna getirildiklerinde farzlardan, günahlardan, borçlardan ve emaneti zayi etmekten dolayı sorguya çekilecekler ve çepeçevre kuşatan zulümden dolayı hapsedileceklerdir. Kalb ise ahde vefadan ve ilimden ayrıca sorguya çekilecektir. Eğer kalbte bunlar mevcut değilse boynu vurulacak ve düşmanlarıyla aynı akıbeti paylaşacaktır. Ahde vefalı olmak imanın batınında, ilim ise dilde yer alır. En büyük kelime işte onlardır.