Dine ilişkin tartışmaların son zamanlardaki hit söylemi: “İndirilmiş din”, “uydurulmuş din”.
Bu ayrım bugün mü çıkmış? Elbette hayır. İslam’ın ilk döneminden beri âlimler, dine herhangi bir ekleme ve çıkarma yapılmasını engellemek, bid’at ve hurafeler konusunda insanların dikkatini çekmek için çeşitli uyarılarda bulunmuşlardır. Bu uyarıları en yoğun tarzda yapanlardan birisi de hicrî 728 yılında vefat etmiş olan İbn Teymiyye’dir. (Hani şu kimileri tarafından şeytanlaştırılan, kimileri tarafından kutsallaştırılan, bana göre ise doğrusu alınıp yanlışı atılacak olan büyük âlimlerden biri İbn Teymiyye!)
İbn Teymiyye dini kendi içinde üçlü bir tasnife tabi tutar:
1.Şer’-i münezzel (Allah tarafından indirilen din): Bu, Müslümanların üzerinde icma ettiği, her türlü yorum ve ictihada kapalı olan konulardır. Mesela beş vakit namazın farziyeti, içkinin haramlığı gibi. Bunu inkâr eden dinin dışına çıkmış olur.
2.Şer’-i müevvel (Yorumlanmış din): Bu, ictihad ehliyetine sahip âlimler tarafından yoruma müsait olan alanda yorumlarla üretilmiş olan din algısıdır. Mezhepler burada yer alır. Bir Müslüman, kendisi içtihada ehil değil ise mezheplerden dilediğine bağlanabilir. İbn Teymiyye’ye göre yoruma açık alanda, görüşlerden birinin diğerini reddetmesi, ötekileştirmesi, dini kendi tekeline alması doğru değildir. Bu alan, çoğulculuk alanıdır.
3. Şer’-i mübeddel (Değiştirilmiş din): Bu, kötü niyetliler veya iyi niyetli olsa bile içtihada ehil olmayan kimseler tarafından hadis uydurmak, Kur’an ve sünnetin aslî anlamını çarpıtmak (bâtıl teviller) ve yalan yanlış ictihadlarda bulunmak suretiyle türetilmiş olan görüşlerdir. İşte bu alan bid’at ve hurafeler alanıdır. İbn Teymiyye, kimi tarikatlarda şirke varan uygulamaları, kimi fıkıh ve kelam mezheplerine mensup kimselerin ürettiği bir takım görüşleri bu kapsamda görür. Şer’i mübeddele uyulması haram olup bu, dinin dejenerasyonundan başka bir şey değildir.
İbn Teymiyye’yi beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, o sizin bileceğiniz iş ama ben bu tasnifi anlamlı buluyorum. Günümüzdeki tartışmanın temelinde de bu üçlü ayrımın ikiye düşürülmesinin ve bu ikilinin içeriğinin de keyfî olarak doldurulmasının bulunduğunu düşünüyorum.
Günümüzde bu ayrımı yapanlar “indirilmiş din” derken neyi kastediyor? Bu kavramın içini nasıl dolduruyor? Acaba “indirilmiş din”, bütün Müslümanların üzerinde icma ettiği ve İslam’a mal olmuş hususlar mı yoksa bu söylem sahiplerinin dinden kendi anladıkları mı? Bence ikincisi.
Peki “İndirilmiş din” söyleminin sahipleri, “uydurulmuş din” kavramının içini nasıl dolduruyorlar? Onlar bu kavramın kapsamına hepimizin karşı çıktığı / çıkması gereken bid’at ve hurafelerle örülü din anlayışını koymakla yetinselerdi iyiydi. Ama onlar bununla yetinmeyip bir çırpıda bütün bir İslam ilim geleneğini, mezhepler vb. gibi kurumsal yapıları, ümmetin on dört asırlık hafızasını “uydurulmuş din” sepetine dolduruveriyorlar!
Bu haliyle “indirilmiş” din aslında başta sünnet olmak üzere diğer edille-i şer’iyyenin budandığı, Kur’an’ın herhangi bir usule dayanmayan keyfî yorumlara maruz bırakıldığı “(s)indirilmiş din” olmaktan öteye gitmiyor.“İndirilmiş din” sepetinde ne var? Tabi ki dinden kendi anladıkları!
Soner Duman – Usul Yazıları,syf.389-391
0 Yorumlar