Beni İzleyin
Bir haber başlığı dikkatimi çekiyor: “YouTube şakası çekerken erkek arkadaşını öldürdü.” Herhalde gerçek değildir diye düşünüp gediyorum. Aynı haber başka bir yerde de karşıma çıkınca okumaya başlıyorum. Maalesef gerçek Çektikleri “şaka” videolarını YouTube kanallarında yayınlanan Amerikalı bir çift bu sefer daha tehlikeli bir”şaka” denemeye karar veriyorlar ve kadın adama 30 cm’den ateş ediyor. Adam göğsünde tuttuğu ansiklopedinin kendini koruyacağını ön- görüyormuş. İnanmakta zorlanıyorsunuz değil mi? Üstelik bu olay çiftin üç yaşındaki çocuklarının gözü önünde gerçekleşiyor.
YouTube, insanlara istedikleri videoları izlemeleri ve yüklemeleri için fırsat sunan bir internet platformu. Sadece bir dakika içinde izlenen video sayısı yaklaşık 4,5 milyon. Araştırmalara göre, ülkemizde de internet kullanıcılarının yüzde 92’si tarafından kullanılan, en popüler platform. Ücretsiz erişim sağlanan bu platformda bir kanal açabilir, videolar yayınlayabilir ve takipçiler edinebilirsiniz. Buraya kadar her şey güzel tabii. Sizi aynı anda hem yapımcı hem senarist hem de oyuncu yapıyor. Gidemediğimiz bir konferansı, bir tanıtımı, komik videoları, sevdiğimiz dizilerin kaçırdığımız bölümlerini YouTube üzerinden izlemek pek çoğumuza keyif veriyor. Birçok profesyonel, YouTube kanallarından yetkinliklerini paylaşıyor. Bu da oldukça verimli bir girişim. Ekran karşısındaki kişi bu deneyimden faydalanırken, uzman da deneyimlerini aktarma fırsatı buluyor.
Fakat görünen o ki, dijital dünyada herhangi bir aracın ana işlevinden sapması çok uzun zaman almıyor. YouTube’un popülerliği arttıkça, son zamanlarda özellikle ilköğretim çağındaki çocukların dilinden düşürmediği bir “YouTuber” kavramı da hayatımıza giriverdi. Eskiden çok televizyon izliyorsun diye kızdığımız çocuklara şimdi “Bırak artık bu videoları, televizyon izle!” demeye başladık. Yeni yetmelerin en sevdiği ve tercihe şayan buldukları meslek YouTuber’lık! Çocuklar neler mi izliyor dersiniz? Hiç öyle eğitici şeyler beklemeyin. Bu kanallarda sunulan içeriğin, çocukların ne üretkenliğine ne de eğitimine bir katkısı var.
Kanal abone sayısını ve reklam gelirini artırırken, çocuklar ücretsiz zannettikleri o kanallara en kıymetli şeylerini yani zamanlarını ve zihinlerini rehin bırakıyorlar. Daha da vahimi, birçok çocuk modaya uyup, bir kanal açarak YouTuber olmaya çalışıyor. Durun henüz bitmedi, olayın bir başka boyutu daha var: Bazı ebeveynler de kendi çocuklarından bir YouTuber yaratıp, onun üzerinden ticari kazanç sağlama peşinde. Olayın etik boyutunu, çocuğun rızasının olup olmadığını düşünen yok. Anlaşılan sürekli kamera önünde rol yapmanın küçücük bir çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimini nasıl etkileyeceğini umursayan kimse de yok ki bu tarz kanallardan takipçi sayısı milyonlara ulaşanlar var. “Beni izleyin, hep izleyin, izletin ve bana para kazandırın!” diye bağıran, sanal dünyanın yırtıcı kuşları…
Dijital çağda yükselişe geçen özseverlik (narsisizm) kültürü, internetin ticari ve teknolojik etkileri, mahremiyeti ortadan kaldırdı, ilginçtir ki insanlar artık özel yaşamlarının kendilerinin himayesinde olmasını istemiyorlar. Artık istedikleri, mümkün mertebe en fazla insanın, onların bu özel hayatlarına hatta günlük rutinlerine şahit olmaları, özel yaşamı herkesle paylaşmak, başkalarının dikkatini çekmekte bir araç olarak kullanmak oldukça revaçta.
Üstelik “gösteri” değeri taşıdığı sürece,sunulanın doğru ya da yanlış, faydalı ya da faydasız olması kimsenin umurunda değil.
Yayınlanan videolardaki artış işte bu durum üzerine temellenir. Sosyal medya büyük bir pazar; herkes pastadan payını almak istiyor. Bunun en kestirme yolu da popüler olmaktan geçiyor. YouTube’un sunduğu içerik yayınlama servisi ise bu iş için biçilmiş kaftan. Yayınlanan videolar öylesine çeşitli ve fazla ki gözümüz kamaşıyor; temelindeki ticari işleyişi göz ardı ediyoruz. Sosyal medyanın dev ekranı bizi her geçen gün biraz daha içine çekiyor. Hem başkalarım hem de kendimizi izlemelere doyamıyoruz.
Kemal Sayar-Berna Yalaz – Ağ:Sanal Dünyada Gerçek Kalmak,syf.63-66