Atatürk Diyor Ki: “Osmanlıca Kitap, Dergi ve Risaleleri Yurt Dışına Satın”
Harf devriminin ardından kesin bir yasaklama, baskı ve hatta cezalandırma süreci gelmemiş olsaydı bu kadar tahripkâr sonuçlar doğurmayacak, belki tamir edilebilecekti. Ancak yasaklama o kadar katı bir şekilde uygulandı ki, nefes alacak bir delik bırakılmadı.
Bir başka deyişle olan sadece bir alfabe değişimi değil, bir alfabeyi tutundurabilmek için diğerini barbarca yok etme operasyonuydu. Ne yasaklama ama! Osmanlıca yazı ve belgelerin balyalarla satılmasına yol açan uygulamalar da arkasından sökün ediyordu.
İşte altında Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in imzasının bulunduğu 24/7/1930 tarihli Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ndeki belgede Arap harflerinin hiçbir şekilde kullanılmayacağı en kesin bir şekilde belirtiliyor.
Bu neyse de Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin de imzaladıkları kararnamede Osmanlıca belgelerin, nedense ya yurt dışına satılması veya kesip satılmak suretiyle ortadan kaldırılması emredilmiş! (Ya kırk katır ya kırk satır!):
“Türk harflerinin kabulünden evvel Vekâlet nam ve hesabına bastırılarak satılmayıp kalmış olan kitap ve mecmua ve risalelerin tasfiyesiyle bunlardan yüksek bir ilmî kıymeti olanların veya müracaat kitabı olabilecek mahiyette bulunanların umumî kütüphanelere tevzi ve diğerlerinin memleket haricine sevk veya keserek satılmak suretiyle ortadan kaldırılması…” ilginç olan husus, belgenin İnönü’nün 10 Haziran 1931 tarihli emriyle Bulgaristan’a balya balya vesika satışının durdurulduğuna dair bilgimizi derinleştirmiş olması.
Meğer Muallim Cevdet’in yalvarmalarıyla İsmet Paşa tarafından durdurulduğu söylenen belge satışı emrini yine bizzat Gazi ve İnönü vermemiş mi?
Hem emir ver, hem de rezalet çıktığında suret-i Haktan görün. Bunların yere göğe sığdırılamayan kahramanlıkları da bu kadar işte!
Derin Tarih’ten Alıntıdır.