Sosyolog Mannheim meşhur”Ideologie und Utopie, 1929” adlı bu eserinden önce bir sosyoloji dergisinde “Das Problem der Generationeri” adlı meşhur bir Traktat/Risâlesini yayınlar, İslam’ın çok önem verdiği bu nesiller, kuşaklar meselesine, o da çok önem verir. O na göre”Nesiller meselesi ciddiye alınması gereken, çok önemli bir meseledir: Onun anlamı pratikte direk, bariz olarak anlaşılır, “diyor.
Mannheim okuyucusuna bunu tefsilatıyla kavramak istiyorsanız, yani şimdiki, gelecekteki amelini ve tarihi anlamak istiyorsanız;ihtilâllere bakınız der. Ona göre İhtilâller arzlarını, emarelerini hızlandırmak ve geleceklerini sağlamlaştırmak için, nesillere el atarlar ve kendi ideolojilerine uygun yeni nesiller yetiştirirler diyor, Mannheim. Ve ekliyor: “Nesiller zamanımızı ilgilendiriyor. ‘Hakikatte nesiller her asrın en önemli meselesidir. Bizim medeniyetimiz de yani İslâm Vahiy Medeniyeti için hayati derecede önemlidir, bu mesele. Ama Avrupa’lılar bunun tam olarak 20. Asrın başında idrak etmeye başlarlar.
Bu meseleyi biz “Mütaarriflikten Melezleşmeye” adlı eserimiz de, bunu detaylı işlediğimiz için, burda bu meseleyi kısa bilgi vermekle yetiniyoruz. Bu zikrettiğimiz eserde Mannheim öncesi, Mannheim ve sonrası nazariyeleri detaylı olarak işliyeceğiz.
“Cumhuriyet” ikinci meclisle, süratle intikam alırcasına bir iğdişleştirme ve melezleştirme politikasını başlatır. Zaten savaş dahilerimizi ve istikbalimizin köprüleri, ufuk ötesi kanatları olacak, bu korkusuz, cevval, bilge ve imanlı, şecaat abidesi nesilleri yutmuştu. Tabii sorumsuz, ufuksuz bir avuç “Paşa” müsveddeleri, bu son Osmanlı Paşaları yüzünden. Bu kendi şahsi ikballeri ve a’mâ bakışları ve dahi ayartmaları ve Batı’nın Latenz siyaseti yü-zünden, koca bir imparatorluğu kaybederiz. Kimse bunun hesabını sormaz ve “Sebepleri” üzerinde de, düşünmez.
Heyhat! Sonra bir işgal orduların komutanının bile yapamayacağı, anti-insan politikası güder, kendi insanına. Bu garip ve adı cumhuriyet(!) ama ruhu Anadolu insanına ilikten düşmanı olan, bir anti-insan, insan düşmanı rejime dönüşür. Ellerindeki bu zehirli reçeteler Batı’dandır. Uygulama ise Selanikli gürûh yani “Yarı” Türklerden. Bu ülkenin öz evlatlarına bir seçenek hakları bile asla bırakmadılar. Üstelik bilge seçenek, klavuz olabilecek ve kanatlandıracak kişileri de bir çırpıda dar ağaçlarında hızlıca sorgusuz sualsiz astılar, “Devrim” adına.
Bu Selanikli’lerin Anadolu insanından intikamlarıydı. Müslüman Türk milletine iliklerine kadar düşmandılar, bu idrak sefili gürûh. Savaşı müslüman Türkler kazandı ama komitacı ve takiyyeci ruhlarıyla ve emperyalist Avrupa’nın yardımıyla daha doğru bir ifadeyle, onlara verilen “Komiserlik” vazifeleriyle köşe başlarını onlar tutmuştu. Artık Anadolu insanı onlar için bir “Şey”,”Ding”di. İstedikleri bir ruh şekline, biçimine ve formatına dönüştürmek istedikleri herhangi bir eşya idi, artık müslüman Türk.
Tarihin hiçbir döneminde hiçbir Sezar ve müsveddeleri dahi, kendi milletine şunları asla yapmadılar; Kendi diline ve edebiyatına hele bin yıllık alfabesini değiştirip, katletmediler. Dinine, kendisinin bizzat öz ayniyetini, ontolojisini bulduğu, uğrunda savaştığı İslâmî tahrip ve yasaklamaları ve nesilleri zorla Hristiyan ve Yahudileştirme politikalarına asla hiçbir millet dinine ve insanına yapmadı. Ve kendi öz ideolojileri için melezleştirme ve gâvurlaştırma politikaları için, o milletin düşüncesinin bütün buudlarını barındıran, irfanından sırt çevritilmedi zorla. Hele bir milletin iç ve dış dinamizmi olan tarihi sürecin, bu güçlü dinamizmini inkitaya uğratmadı. Kimse müslüman Türk’e düşman olmadıktan sonra, asla diline, dinine, irfanına ve üstelik muhteşem tarihine düşman olmaz. Kısaca müslüman Türkü, müslüman Türk yapan, bütün değer ve sembolik değerlerine acımasızca düşmandılar. Asîl Türk milletine zerrece seçenek tanımadılar, savaş bütün gençliği almıştı. Karşılarında duracak, onları kurdukları tuzakta boğacak nesiller yoktu.
Selanikli şenaat ve ecinliler topluluğu. Bu şenî soysuzlar ittifakı, bu kendi sefil idraklerinin Getto ruhlarının gettosu içinde, çeneksiz yaşatmaya zorladılar, Necip Türk milletine, şair saflıklarından ve onlarin iblis ruhlu takiyyeci ruhlarının kurbanı olduk!… Ve halen bu sefil ruhun eli ve oyunları devam ediyor.
Türk milletinin dini: İslâm’a yapılanları düşününce insan. Yukarıda bir cümlesini iktibas yani gözcü okçu olarak verip, yerleştirdiğim, bu cümle “Ecco Homo ” yazarının bir sözünü aklıma getirti. Friedrich Nietzsche, Batı’da Hristiyanlığa en şiddetli tenkiti yönelten bir filozof “Antichrist” (Deccal) adlı eseriyle. Filozof Nietzsche, önce okuyucusuna şunu söylüyor:
“Hristiyanlık bize önce Antik çağlar kültürünün hasatlarını getirdi ve sonra bize tekrar İslam kültürünü”, bunu ifade ettikten sonra bu eserin bir sonraki paragrafında ise, filozof gayet açık bir şekilde şu suçlama da bulunur, Hristiyan Avrupa’sına karşı, İslâm dinini seçme hakkını kast ederek:
”Bize seçme hakkını vermedi Hristiyanlık” der. Filozof “Hristiyanlığı ve alkolü” rüşvetin en büyük araçları olarak görür. Nietzsche’ye göre, haddizatında, İslâm ve Hristiyanlık için bir seçim yapma hakkı yoktu. Yani herkes Hristiyan yapılmıştı. Avrupa ve Hristiyanlık, islamı seçme hakkını, hürriyetini engellemiş, bir düşman olarak çoktan kararını vermişti, Filozof’a göre. Avrupa insanının İslâmî seçme hakkını elinden almıştı.
Onu dinleyelim: ”Karar verilmişti. Burda daha hiç kimseye tekrar seçme hürriyetine sahip değildi artık. ”2 Sonra Antichrist yazarı anlamıyorum, Almanlar nasıl Hristiyan olurlar. Hayıflanarak, kendi kendisine konuşur gibi ve ekliyerek: ”Bu Yahudilikten devşir il en Hristiyanlığı” der.5
Karar verilmişti… Cumhuriyeti kuranlar çoktan kararlarını vermişlerdi. Bu bir nevi boş, slogan kelimeler olan: “Devrim”, “Muassırlaşmak”, “Asrileşmek” ve “Terâkki” kelimelerin maskesi ve gölgesi altında, Türk insanını kesin kez “Melezleştirme” ye yani gavurlaştırmaya kararlarım vermiştiler, reçeteyi yazanlarla birlikte ve hızlıca uygulamaya başladılar.
Ekrem Tahir – Yarı Türk,Hitabevi yay.syf.4-7
Dipnotlar:
1-Mannheim, Kari: Wissenssoziologie. Das Problem der Generationen, Hrsg. Kurt H. Wolff, Berlin, 1964, s. 522.
2-Friedrich Nietzsche, Antichrist. Werke in drei Bande, Hrsg. Kari Schlech ta, Band II, München 1999, s. 1231-1233.
3-ALman filozofunu, Hristiyanlık hakkındaki tenkitlere önce Bertrand Rus
0 Yorumlar