Kur’an’ın mucizevî bir beyanı, öyle mi?
Şimdi ise tam şarlatanlık örneği göreceğiz. Bunu iddia edebilecek nasıl bir zekaya sahipler, anlamak mümkün değil! Evet, Kur’an, hadis kelimesini kullanmış, hem de hep olumsuz bir bağlamda! Bu da hadislerin uyduruk şeyler olduğunu gösteren mucizevi bir beyanmış! Kur’an’dan bi-haber bu Kur’ancılar, ifade etmekten Rabb’i-me sığınırım ama Kur’an’ı şamar oğlanına çevirmişler! Alıntı yapıyorum, sonunda sadece bir cümle kuracağım:
“Kur’an’dan sonra hangi hadise iman ediyorlar?” Bu ifade A’raf Suresi’nin 185. ayetinde geçmektedir. Ayetin Türkçe çevirilerinde “hadis” kelimesinin yerine “söz” denildiğine de şahit olabilirsiniz. Bu çeviri de tabii ki doğrudur, çünkü Arapça “hadis” kelimesi Türkçe “söz” kelimesinin karşılığıdır. Bu ayette ve diğer ayetlerde “hadis” kelimesinin kullanımı ve Kuran’a eş kaynaklar olarak uydurulan sözlere “hadis” denmesi, Kuran’ın bir mucizesidir.
Kur’an, dinimizin temel bir sorunu olacak, Peygamber’e atfedilecek, dinin tek kaynağını yüzlerce kitaba çıkaracak hadislere mucizevi bir tarzda işaret etmiştir. Peygamberimiz’e birçok yalanı atfedenler; “akval— sözler”, “ahbar=haberler”, hikem=hikmetler” veya başka bir Arapça kelimeyi Peygamberimiz’in sözlerini belirtmek için kullanabilirlerdi. Her hususta çelişen hadisçilerin bu sözlere oy birliğiyle” hadis” deyip, Kuran’ın bu ayetlerinin işaretine girmeleri, Kuran’ın sayısız mucizelerinden biridir: “Bu Kuran uydurulacak bir hadis (söz) degildir. Aksine o önündekini tasdikleyici, her şeyi detaylandırıcıdır. İnanan bir topluluk için kılavuz ve rahmettir.” (Yusuf, 111)
Allah, Kuran’ın “uydurulan bir hadis olmadığı”nı söylediği bu ayette, kitabın detaylandırıldığı gibi mezhepçi yaklaşımda bir türlü anlaşılamamış olan bir gerçeği de vurgular. Oysa mezhepçiler, Kuran’ın detaylı olduğunu görmezlikten gelip hadisleri, gelenekleri, şahsi görüşlerini Kuran’ın detayları yetersizmiş gibi dine sokmuşlardır. Bunda ise hadisler başroldedir. Oysa aynı ayet, Kuran’ın “uydurulmuş bir hadis olmadığı”nı söyleyerek, anlamaya niyeti olana mucizesini sergiler. “Şimdi sen bu hadise (söze) inanmazlarsa, belki de arkalarından kendini eritircesine üzüleceksin.” (Kehf, 6)
Kuran’da Peygamberimiz ile ilişkili olarak hadis kelimesi sadece iki defa ve aşağıdaki şekliyle kullanılmıştır:
“Ey inananlar, yemeğe çağrılmadan Peygamberim evlerine girmeyiniz… Yemeği yiyince dağılın, bir hadise dalmayın. Böyle davranışınız Peygamber’i rahatsız eder.” (Ahzab Suresi 53) (Burada kastedilen bildiğimiz söze dalmayın, değil mi yahu!)
“Hani Peygamber eşlerinden birine gizli bir hadis söylemişti. Derken o bunu haber verdi. Allah da ona bunu açığa vurunca, o da bir kısmını açıklamış bir kısmından vazgeçmişti.” (Tahrim, 3)
Görüldüğü gibi “hadis” kelimesi Peygamberimiz ile ilişkili olarak iki defa geçer. Oysa buradaki kullanımın, Sünni ve Şii mezheplerinin “hadis” görüşleriyle hiçbir alakası yoktur. “Hadîs” kelimesini Hz. Muhammed’in sözleri olarak kullananlar için iki ayetin işareti önemlidir. Tahrim Suresi’nde “hadis” kelimesi, Sünnilerin ve Şiile- rin kavramsallaştırdıkları gibi dini öğretiler için değil, Peygamber’in kişisel sözleri için kullanılmıştır. Üstelik her iki yerde de “hadis” kelimesi olumsuz bir bağlamda kullanılır.”
Evet, iddia böyle! Böyle adi bir iddiaya cevap vermek gerekir mi bilmiyorum, ama sırf insanlar bu pespayeliği görsün diye buraya alıyor, şaşkın bir halde yazıyorum.
Bu insanların önce semantik dersi veya vucuh ve nezair dersi almaları gerek. Bunlara sözlük anlamı nedir, terim anlamı nedir anlatmak lazım. Yine bunlara Kur’anî kavramların Kur’an’daki kullanımıyla sonradan kazandıkları anlam ve bu anlamın kökle ilişkisini birileri anlatması lazım.
Şu kadarını söyliyeyim. Tahrim suresinde, hadis kelimesinin kişisel sözler için kullanılmış olduğu doğrudur, ama ortada olumsuz bir bağlam yoktur.
Ayet esasen şöyledir: “Hani Peygamber eşlerinden birine [Hafsa’ya] aralarında gizli kalmak üzere bir şey söylemişti. O eş bu sırrı diğer eşlerden birine [Aişe’ye] duyurmuş, ama Allah Peygamber’i durumdan haberdar etmişti. Peygamber de sırrı ifşa eden eşine, [onun Âişe’ye ifşa ettiği] sözlerin bir kısmını hatırlatmış, bir kısmından da hiç söz etmemişti. Bunun üzerine eşi [Hafsa], “Bunu sen kimden öğrendin?!” diye sormuş; Peygamber de, “Bunu bana her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah bildirdi.” diye cevap vermişti.”
Şimdi hadisin olumsuz anlamı ayetin neresinde? Hz. Peygamber eşine bir hadis söylemiş. Bu kadar! Allah, bu hadisi, yani sözü, yani sırrı ifşa edeni olumsuz bir bağlamda zikrediyor. Peygamber’in hadisini olumsuz bir bağlamda zikretmiyor ki!
Esasen bu ayet Peygamber hadisleri için de hadis kelimesini kullanmanın bir delilini teşkil ediyor. Şu da bir gerçek ki, Peygamber hadisleri için kullanılan hadis kelimesi içinde kişisel sözler de vardır. Yani din teşkil etmeyen sözler de vardır, hatta (farz ve vacipleri dikkate alarak ve bunları dışarıda bakarak söylersek) çoğu böyledir desek yeridir. Muhaddisler hadis derken hepsinin din teşkil edecek düzeyde olduklarını kastetmiyor ki! Muhaddisler için önemli olan bu sözlerin onun ağzından çıkıp çıkmadığını tespit etmektir. İşte ayet bile böyle kişisel sözlere hadis demektedir. O halde muhaddislerin Peygamber sözleri için hadis demesiyle Kur’an’ın hadis demesi bir- biriyle uyumlu değil midir? Üstelik Peygamberin bu kişisel sözlerini Allah Kur’an’ına taşımış, yani Kur’an bunları konu edinmiş! Bu bile tek başına Peygamber sözlerinin değerli oluşunun bir delili değil midir?
Diğer taraftan şayet hadis kelimesi böyle hep olumsuz bir manaya sahipse “Musa’nın hadisi sana geldi mi?” (Naziat, 15) ayetini ne yapacağız? Burada hadis gayet olumlu bir anlamdadır. Hatta bağlayıcılığı da vardır. Musa’nın hadisine kulak verilmesi istenmektedir. O zaman soralım: Musa’nın hadisi böyle olumlu ve örnek bir baklamda zikrediliyor da Muhammed’in hadisi mi olumsuz olacak ve örnek alınmayacak? Eğer böyleyse (sözlük kullanımı dışında) olumsuz geçen yerleri Muhammed (a.s.)’ın hadisi olarak yorumlamak şarlatanlık, değil de nedir? Ama böyle söyleyenlerin Yaşar Nuri’nin kötü birer taklidi olduklarını da belirtmeden geçmeyelim.
Kuran’da geçen hadis kelimesini tarihi çarpıtırcasına Hz. Peygamber’in hadisleri için ilk kullanan bilediğim kadarıyla odur. Ayette geçen “lehve’l-hadisi” hadis kitaplarındaki hadisler olarak çarpıtı- vermişti. Şimdi bunlar! Bu izdivaç hayırlı olsun!!! Evet, oryantalistler hadisi çökertmek için olmadık iddialarda bulunmuşlardır. Ama ne yalan söyliyeyim, hadis kelimesinin Kur’an’da bu şekilde kullanılmasından yola çıkarak hadisleri eleştirmek herhalde akıllarından geçmemiş!! Yani anlayacağınız bu iddia şeytanın aklına bile gelmemiş! Eee şimdi şeytan ne yapsın! Dinlenme vaktidir!!!
Prof.Dr.Yavuz Köktaş-Modern Zamanlarda Hadisi Savunmak,syf:292-295