Bir Sultan Var Sultan’dan İçeri
10 Soruda 2.Abdulhamid
Matematik bilgisi, astronomiye ilgisi, sevdiği yemekler, günlük çalışma programı, yurt dışı seyahatleri, nezaketi, terbiyesi ve merhameti… İşte gözlerden uzak, gönüllere yakın o muhterem Sultan!
Sultan Hamid Han’ı vasıfları, özel ilgi alanları, fizikî ve ruhî hususiyetleri açısından anlatmaya ciltler yetmez elbette. Aşağıdaki 10 madde dışında neler yok ki bahse değer: Kitap sevgisi, marangozluğu, nişancılığı, hayvan tutkusu, fotoğraf, saat, çiçek, yelkenli, bahçe, resim, müzik, opera ve tiyatro merakı, polisiye, Shakespeare ve Victor Hugo hayranlığı, tercüme faaliyetleri… İşte bunlar dışında 10 soruya sığdırmaya çalıştığımız, Sultan Abdülhamid hak kında merak edilenler.
16-Sultan Abdülhamid’in şahsiyetine dair ayırt edici hususiyetleri nelerdi?
Şehzadeliğinden beri mazbut bir hayat geçirmişti. İçki içmez, her türlü sefahatten kaçınır, boş zamanla-rında spor ve avla meşgul olurdu. Mutaassıp ve dindardı. Babası Sultan Abdülmecid ve amcası Sultan Abdülaziz zamanlarında saray kadınlarının serbestçe seyir yerlerinde dolaşmalarını ve harem hayatının eski kayıtlarından sıyrılmasını hoş görmemişti. Kendisi tahta geçince bu gibi hallere meydan bırakmadı. Kıskanç ve dindar, aynı zamanda çok nazik ve terbiyeli idi. Kadınlarına, kalfalarına, kızlara, maiyetindekilere hoş muamele eder, kimsenin kalbini kırmak istemezdi.
17-Üst düzey matematik ve tıp bilgisine sahip olduğu doğru mu?
Matematikte iyidir; tahdîd-i mesâha, yani ateşli silahlar için mesafe tayini konusunda bir risalesi olduğunu, burada kendi keşfettiği basit bir usulü kaleme aldığını söyler. Tıp bilgisi de şaşılacak ölçüde geniştir; hatta İbn Sina’nın kitabını Arapçadan okumuştu. Ameliyathanelere de fırsat buldukça devam ettiğini biliyoruz. Meşhur doktorlarla sık sık görüşüp kendilerine ayrıntılı sorular sorarmış.
18-Astronomiye ilgisine işaret eden hatıralar var mı?
Selanik’te sürgündeyken Halley kuyruklu yıldızının geçişini izlemek amacıyla bir gecesini pencere önünde geçirdiği için üşüten Sultan Abdülhamid yıldızlara meraklıdır, ilm-i nücûm okumuşluğu vardır. İmparatorluğu yöneteceği üs olarak adı Yıldız olan bir sarayı seçmesi ilginç bir tevafuktur.
19-Hangi yemekleri severdi?
Kızı Şadiye Osmanoğlu’ndan öğrendiğimize göre yemekleri gayet sade olup yoğurt ve yoğurtlu yumurtayı (çılbır) çok severmiş. İki aşçısı varmış. Bunlardan biri yemeklerini, diğeri de pasta ve bisküvilerini hazırlarmış.
20- Hanımı Müşfika Kadınefendi’nin 24 saatliğine padişah olduğu doğru mu?
1906 Temmuz ve Ağustos’unda şiddetli bir böbrek rahatsızlığı çeken Sultan bir defaya mahsus olmak üzere 24 saatliğine bilincini tamamen kaybetmişti.
Bu, saltanatı boyunca geçirdiği hastalıkların en ağırıdır. Yazar Nahid Sırrı Örik’in aktardığına göre o kritik günlerde Müşfika Kadın gece gündüz başucunda hizmet eder, hatta kuruntulu hükümdarın şüpheye kapılarak bunları reddetmemesi için de gözü önünde bütün ilaçları (doktorun sağlam bir kişi için bunların pek zararlı olabileceğini söylemesine rağmen) tadarken, musahiplerin kitabet dairesinden getirdikleri evrakı da kendisine imza ettirirmiş.
Ancak son bir gün padişahın gücü buna yetmez olmuş ve nihayet kendini tamamen kaybederek evrak ve koca imparatorluğun dört bir köşesinden gelen istizanlar (olur kâğıtları) birikmiş. Huzuruna çıkan başkâtip ve mabeynci, Müşfika Kadınefendi’yle görüşüp kendisinden talimat isteyince Müşfika Kadın “o anda belki bütün bir imparatorluğun geleceğine hâkim olmanın” şuurunu yüklenmiş ve “Durumu idare edin, efendimize hiçbir şey arz etmek elde değil. Aman dışarıya bir şey sızdırmayın” diye ikisini de sıkı sıkıya tembihlemiş. Doktorlar neredeyse ümitlerini kesmek üzeredirler baygın yatan Padişah’tan. “Eğer bir ter gelmezse, ölüm kesindir.” Nihayet 24 saatlik baygınlığın sonuna doğru Padişah’tan müthiş bir ter boşanacak ve doktorların dediği gibi kendisine gelecek ve sıhhatine tekrar kavuşacaktır.
21-Herhangi bir vücut kusuru var mıydı?
Şehzadeliğinde iyi bir avcıydı, tüfek seslerinden sağ kulağı iyi işitmezmiş.
22-Bir günü nasıl geçer; çalışma, yemek ve uyku saatlerini nasıl tanzim ederdi?
Günde 15-16 saat çalıştığı biliniyor. Haluk Şehsuvaroğlu’ndan öğrendiğimize göre erken yatar, acil bir iş çıktığında saat kaç olursa olsun uyandırılmasını emrederdi. Başkâtip Hasan Paşa, uykusunun ortasında gelen bir tezkereye bazen 1-1,5 saat vakit ayırdığını, fakat ertesi sabah hiç aksatmadan aynı saatte vazifesi başında olduğunu aktarır. Kızı Ayşe Osmanoğlu’nun verdiği bilgiye göre ise erken kalkar, sabah namazından sonra kahvaltısını çok hafif yapar, kahvesini içer ve masasının başına geçip Başkâtibi isterdi. 11’e kadar resmî işlerle meşgul olur, 11.30’da öğle yemeğini yerdi. 1520 dakika bir şezlongda istirahat ettikten sonra kâtip ve bakanlarını öğleden sonra kabul ederdi. İşi yoğunsa gece yarılarına kadar Mabeyn’de çalışırdı.
23-Yurt dışına çıkmış mıydı?
Şehzadeliği zamanında iki defa çıkmıştı. Bunlar amcası Sultan Abdülaziz’le yaptığı Mısır ve Avrupa seyahatleridir. Padişahlığı sırasında ise İstanbul’dan dışarı hiç çıkmamıştır.
24-Zamanında Osmanlı topraklarında hangi savaş ve işgaller yaşandı?
1877-78’deki Osmanlı Rus Harbi Rusya’nın galibiyetiyle, 1897’deki Osmanlı-Yunan Savaşı Osmanlı’nın galibiyetiyle neticelendi. Bunlardan başka İngiltere Mısır’ı (1882), Fransa Tunus’u (1881) işgal etti. Kıbrıs ise İngiltere’ye geçici olmak şartıyla üs olarak verilmiştir. » Şefkat timsali bir hanım Sultan II. Abdülhamid’in 4. Kadınefendisi Müşfika Hanım’ın Hayat dergisinde yayınlanan fotoğrafı.
25-Hatıralarını yazdı mı?
Piyasada çok sayıda “hatıra defteri” bulunmasına rağmen Sultan II. Abdülhamid’in kendisine aidiyeti kesin olan bir hatıratı bugüne gelmemiştir. İsmet Bozdağ’ın hazırladığı Sultan Abdülhamid’in Hatıra Defteri biraz da ticarî maksatlı hazırlanmış düzmece bir hatırat olduğu gibi Siyasi Hatıratım adıyla neşredilmekte bulunan kitabın da Osmanlıca aslı bulunamamış olup her nasılsa Fransızcasından tercüme edilmiş bir metindir.
Sürgün günlerinde sâbık Hakan’ın yanına gelip giden Dr. Atıf Hüseyin’in günlükleri (Sultan 2. Abdülhamid’in Sürgün Günleri) başka bir kalemden çıkmasına rağmen dolaylı türden bir hatıratı sayılabilir. Bu konuda çalışmış olan Ali Birinci’nin görüşü şöyledir: “Sultan II. Abdülhamid’e atfedilen Hâtırât İttihatçılara karşı duyduğu öfkesiyle bilinen Süleyman Nazif’in kaleminden çıkmıştır. Hâtırât’ın Utarit dergisindeki yayınının kesilmesinde İbnülemin’in ikazları etkili olmuştur. Hâtırât’ın İsmet Bozdağ neşrinde eklenen sayfalar tamamen yenidir ve Bozdağ tarafından yazılmıştır” (Divan, Sayı 19, 2005/2
Derin Tarih Dergisi 2017 Şubat