Mü’minin Dünya Mutluluğu
Bil ki, mü’minin dünyadaki hayatı, şu sebeplerden dolayı kafirlerinkinden daha güzeldir:
1. Mü’ min, rızkının ancak Allah Teâla’nın takdiri ve tedbiri ile meydana geldiğini ve Allah’ın sadece doğruyu yapan, Kerim ve lütufkâr bir ilah olduğunu bilince, Allah’ın her türlü kaza ve kaderine razı olur ve menfaatinin, bunun böyle olmasında olduğunu bilir. Cahil ise, bu esasları bilmez, dolayısıyla da devamlı bir hüzün, endişe ve bedbahtlık içinde olur.
2. Mü’min aklında devamlı olarak çeşitli bela ve musibetlerin olabileceği ihtimalini bulundurur ve bunların bir gün meydana gelebileceğini gözden uzak tutmaz. Belâlar meydana geldiği zaman da, onlara razı olur. Çünkü Allah’ın kaza ve takdirine rıza göstermek vacibdir. Bundan dolayı bunlar tahakkuk ettiğinde mü’min, bunları göz önünde büyütmez. Cahil ise, böyle değildir. Çünkü o, bu tür bilgi ve inançtan uzaktır. Başına bu belâlar geldiğinde, kalbindeki tesirleri büyük olur.
3. Mü’minin kalbi, marîfetullah ile genişlemiş, ferahlamıştır. kalb, böyle marîfetullah ile dolduğunda dünyanın çeşitli hâllerinden dolayı meydana gelecek keder ve endişelere yer kalmaz. Amma cahilin kalbi, marifetullah’dan boş ve uzaktır. Dolayısıyla onun kalbi, dünyanın çeşitli belâlarından kaynaklanan hüzünlerle doludur.
4. Mü’min maddi dünyevî hayatın hayır ve menfaatlerinin değersiz olduğunu bilen kimsedir. Bunun için ne bunları elde etmeden dolayı sevinci artar, ne de bunları elde edemediğinden ötürü kederi… Cahil ise, dünyevî mutluluklardan başka mutlulukların bulunduğuna inanmaz. Bundan dolayı, dünya hayırlarını elde ettiği için sevinci, bunları kaybetmekten dolayı üzüntüsü büyük olur.
5. Mü’min, dünyevî iyilik ve hayırların çabuk değişen ve hızlıca elden çıkan şeyler olduğunu bilir. Şayet onlar değişmemiş, bir insandan başka bir insana geçmemiş olsaydı, kendine de geçmezdi. Bil ki, mutlaka değişecek olan şey, bir insana ulaştığında ne hakikati, ne de mahiyeti(yani bu özelliği)değişmez. Çünkü o mal, o insana gelip, eline geçtiğinde de değişmesi gerekli olur. İşte bundan ötürü mü’min ve akıllı kimse, kalbini o mala bağlamaz ve kalbinde ona zerre kadar yer ve değer vermez. Amma cahil böyle değildir. Çünkü o, bu tür bilgilerden mahrumdur. Dolayısıyla kalbini o mala bağlar ve tıpkı âşıkın maşukuyla kucaklaşması gibi, onunla sarmaş dolaş olur. O malın elinden çıkması ve sona ermesi durumunda da, kalbi için için yanar ve derdi çok büyük olur.
Bütün bunlar, mü’min olan marifetullah bilgisi ile mücehhez olan kimsenin yaşantısının, kâfirin yaşantısından daha güzel olduğunu ortaya koymada yeterli izahlardır. Yine bütün bunlar, bu ayette bahsedilen “güzel bir hayat”‘ın, dünyada tahakkuk edeceğini kabul etmemiz hâlinde söz konusudur.”
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 14/339-340