Bir Dinsizlik örneği Daha!.(2)
“İBADETLERİ ZAMANA UYDURMA VE ÎSLAMİYETl ISLAH(!) PROJESİ” VEYA “DlNDE REFORM VE KEMALİZM”
15 ve 22 Mart 1926 tarihlerinde ilk Türkçe namaz ve ilk Türkçe hutbe ile Göztepe Camii İmamı Hoca Cemaleddin Efendi’nin verdiği dinde reform mesajı, 20 Haziran 1928 tarihinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat Faklütesi profesörlerinden 10 profesörün verdiği teklifle resmen devlet gündemine giriyor ve ‘‘İbadetleri zamana uydurmak ve İslâmiveti ıslah(!)” projesi adı altında dinde reform hareketleri, devlet-din ortaklığıyla(11) kendini göstermeye başlıyordu.
“Namazların Türkçeleştirildiği, ibadetlerin her çeşidinin Türkçe olarak yapılmak istendiği, camilere ayakkabılarla girilip, gardroplann tesis edilmek istendiği, saz, keman, piyano, davul gibi enstrümantal aletlerle güya musiki eşliğinde ibadetlerin lahutileştirilmek istendiği; musikiye yatkınlık için de, bütün cami müezzin ve imamlarının devlet konservatuvarlarında güzel ses ve musiki talimi görmeleri istendiği, dinde reform hareketleri, değişik zamanlarda, ama sürekli bir zihniyet olarak 1928 yılından 1950 yılına hatta 1960 yıllarına kadar varolagelmiştir.
Devlet adına, laiklik ve Kemalizm adına dini toptan aslından; vahiyden so-yutlaştırmaya yönelik olan, dinde reform hareketlerinin ve İslamiyeti Islah! projelerinin bizce en ilginci, Halk Partisi iktidarının son yıllarına doğru, önce CHP Kurutlayı’na, sonra Hükümete ye Bakanlar Kurulu’na teklif edilen “Dinimizde Reform ve Kemalizm” başlıklı önerileridir.
Her satın dinsizlik ve küfür kokan ve İslâm diye vahiyden apayn bir anlayışı; Kemalizm anlayışım, “Yeni İslâm” diye takdim eden bu görüşler, “Halk Partisi hükümetinin en baş destekçilerinden biri olan yazar Osman Nuri Çerman’a aittir.”(12)
Osman Nuri Çerman, daha sonraları görüşlerini 1956 yılında, “Türkiye İçin Dinde Reform’ ’ adıyla kitaplaştırarak halk nezdinde de yayılmasına çalışmış, ancak 1950 iktidar değişikliğiyle birlikte aradığı siyasi ortamı bulamadığı için, tekliflerini bir kez daha devlet ve hükümet düzeyinde gündeme getirememiştir.
“Hiçbir ilmi değeri olmayan, İslâm dinini, Peygamber (s.a.v.)’i, Kur’an-ı Kerim’i, dini ibadetleri ve din görevlilerini alçaltmaya ve bu değerlere hakarete yönelik düşünceleriyle Osman Nuri Çerman, tekliflerini gerekçeleriyle beraber aşağıdaki şekilde dile getirmiştir:
1949-1950 yıllarında gündeme gelen bu teklifler, aynı zamanda “Tek Parti” iktidarının Türkiye’deki dini hayatı 25 senede nerelere getirdiğini ve hangi seviyeye ulaştırdığını göstermesi açısından çok ibretamizdir.
20 Haziran 1928’de başlayan ‘Dini ıslah” projeleri, 20 sene sonra biraz daha ‘Genişletilmiş ve modernize edilmiş ıslah(!) projesi” ile Müslaman halkın karşısına çıkarılmıştır.
Dinde Reform ve Kemalizm” başlıklı 53 madde de özetlenen ve halka 44 Yeni Islâm” projesi diye takdim edilen proje şöyle idi:(13)
Üstelik bu teklifler Halk Partisinin Büyük Kurutlayında, Devlet ve Hükümet başkanları ile Cumhuriyet Senatörleri ve Milletvekillerinin huzurunda yapılmıştır.
İşte meşhur ”Yeni Din” veya ”Yeni Islâm” projesi:
Yenî Din Veya Yeni İslâm
Sayın Devlet ve Hükümet Başkanları ve Bakanlar ile Sayın Senatör ve Milletvekilleri: Bir temenni mahiyetinde olmak üzere Dnimizde Reform ve Kemalizm”e ait bir kanun tasarısına esas olabilecek düşüncelerimi metin ve gerekçe olarak aşağıda sunuyorum. Bir milletin kalkınmasında ve çökmesinde dinî hayatın asrın icabatına uygunluk derecesinin ne büyük rolü olduğunu takdir buyuracağınızdan eminim. Daha mutlu bir vatan görmek aşkından başka hiçbir hırs ve emeli olmayan bir emekli öğretmenin, Atatürk’ün demeçlerini mi’yar yaparak hazırladığı naçiz satırları lütfen sabır ve sükûnetle okuyunuz. Eğer sizler düşüncelerimize hak verirseniz bu fikirleri usul ve tekniğine göre kanun haline koyarak millete sunmanızı rica ve niyaz ederim.
Derin saygılarımla.
Osman Nuri Çerman Dinimizde Reform ve Kemalizm Dergisi
Sahibi ve Başyazarı Cumhuriyet Halk Partisi Karagümrük Nahiye İdarecisi
Dini Değiştirmek, Laikliğe Aykırı Değildir?
Gerçi laiklik dinin devlet işlerine, devletin de din işlerine kanşmaması anlamına gelirse de dinî faaliyetler, devlet müesseselerini, halkın medeni hayata uygun yaşamasını ferdin iktisadi hayatta gelişmesini, dinamizmini, vatanın menfaatine aykırı olan kanaatlerle uyuşturuyor ve millî birliği dinli, dinsiz diye bozmak için tahrik vasıtası olarak kullanıyorsa TBM Meclisi, devletin emniyetini, ammenin intizam ve selâmetini temin için kanun koyması zaruridir. Din bakımından da Büyük Millet Meclisi İcma-ı Ümmet yetkisine sahiptir. Esasen laiklik, devletin dini teröre karşı istiklâli için ortaya atılmıştır.
Nitekim din veya dinle ilgili olduğu için dokunulmaz, karışılmaz denilen şu dini Re-formlar T.B.M. Meclisinden çıkan kanunlarla vücut bulmuş ve Türkiye’yi batı milletler camiasının şerefli bir varlığı haline getirmiştir.
— 3 Mart 1924 tarihli kanunla Allah’ın Gölgesi, Peygamberin Vekili sayılan Halifelik kaldırılmıştır.
— 429 sayılı kanunla İslâm dininin en büyük otoritesi sayılan Şeyhülislâmlık ve onun yerine konulan Şeriyye vekâleti lâğvedilmiştir.
Esaslarını Kur’an ayetlerinden alan şeriat yerine 1926 yılında laik esaslara dayanan Medeni Kanun kabul edilmiştir.
3 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim müesseseleri birleş-tirilmiş, gericiliğin, arapçılığın karargâhı olan medreseler kaldırılmıştır. Hepsinde, mübarek mukaddesat sanılan ve fakat Türk milletinin muasır medeniyet seviyesine ulaşmasını engelleyen meselâ tekkeler, zaviyeler, üfürükçülük, muskacılık, Arap harfleri, dini kılıkla dolaşmak gibi din’i hayatta yapılan reformlar hep ama hep kanunla olmuştur. Bu sebeple dini hayatımızda milli, medeni, ilmi esaslarla çelişen faktörleri kanunla kaldırmak hepiniz ve hepimiz için vatani bir vecibedir. Bu kanun aynı zamanda kalkınmamızı hızlandırmak için dinden fayda sağlayacak, dini hayatımızda ödev alan kadroyu bu uğurda en verimli elemanlar haline getirecektir. Bu sebepten Dinimizde Reform kanununu çıkarmak laikliğe aykırı değil, Türk tarihine (Atatürk Devrimleri gibi) yeni bir şeref yaratıcı olacaktır.
Kemalizm ve Din
Mutlu bir vatan için düşündüğümüz “Dinimizde Kemalizm Reformu”na ait kanun tasarısı metin ve gerekçesinde dayanağımız ve mi’yarımız bilhassa Ulu Atatürk’ün Adana’da 16/3/1923’te söylediği şu temel düsturlar olmuştur
A- “Bizi yanlış yola sevkeden habisler çok kere din perdesine bürünmüşlerdir…”
B- “Sâf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir…”
C- “Milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi-altındaki melânetten gelmiştir…”
Ç- “(Millet için) hayırlı, akla, dine uygun (Reform) meseleleri hakkında hafta tatili dine aykırıdır gibi sözlerle sizi iğfale çalışan habislere din adamlarına iltifat etmeyiniz…”
D- “Bilhassa bizim dinimiz için bir mi’yar vardır Bu mi’yarta hangi şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz, hangi şey ki akla, manüğa, halkın menfaatlerine uygundur, hiç kimseye sormayın, o şey dine de uygundur. Ama siz yine de dindarlara hiç sormayın!..”
E- “Bir dinin, tabii olması için akla, mantığa, ilme, fenne ve vatanın menfaatine uygun olması lâzımdır…”
F- “Bazı kimseler asri olmayı kâfir olmak sanıyorlar, bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların (medeni milletlere) esir olmasını istemekten başka bir şey değildir.”
G- “Her sarıklıyı hoca sanmayın hoca olmak sarıkla değil dimağladır. İslâm içtimai hayatında ruhbanlık gibi hiç kimsenin hususi bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafazaya hakkı yoktur.”
H- “Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. .”
I- “Kadın, erkek ilim ve irfan aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve bilgi ile mücehhez olmak din bakımından da bir mecburiyettir.”
İ- “Her fert dini diyanetini, insanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir. Medrese değildir…”
J- “Bir takım şeyhlerin, dedelerin, çelebilerin, babaların, dervişlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara hayat ve talihlerini emniyet eden insanlardan mürekkep bir kitleye medeni bir millet gözü ile bakılabilir mi? Köhne zihniyetle, maziperestlikle (dünya yüzünde) varlığımızı korumak mümkün değildir. Masalları bırakınız. Her şeyin kaynağı insan zekasıdır.”
Dinde Reform Kanununa Esas Teşkil Edecek Alternatif Görüşlerimiz
1.Türkiye’de bütün iskan yerlerinde halkı ibadete çağırmak için okunan ezanlar Türkçe olacaktır.
2.Cami ve mescitlerde yapılacak toplu ibadetlerde okunacak Kur’an,dua,hutbe milli dil ile Öz Türkçe olacaktır.
Şimdilik Türkçe Kur’an’dan seçilecek ayetler ahlak,vatana hizmet,çalışma,ilim aşkı, yardımlaşma,temizlik,Tanrı nimetlerinden tarım,sanayi,ticaret,turizm yolu ile faydalanma,kanunlara saygı olacaktır.
3.Ezanda “Tanrı elçisidir Muhammed” sözü “Tanrı bildiricisidir Muhammed” diye söylenecek,hutbelerde ve halka yapılacak dini telkin ve vaazlarda bu cihet gözönünde bulundurulacaktır.
4.Halkın kendi kendine veya ibadetlerde de okuması ve camilerde imamın namazlarda okuması için(ENAM) şeklinde bir Kur’an özeti Kemalist bilginler tarafından şu esaslar dahilinde düzenlenecektir:
Şu mealdeki ayetler konulmayacaktır:
a.Akla ve mantığa aykırı düşen ayetler
b.İlme ve fenne uymayan ayetler.
c.Çoğu israiliyata ait olan mitolojik hikayeler,kıssalar
d.Arapları ve Arap kabileleri ile peygamber arasında geçen olaylar ve dedikoduları aksettiren ayetler konulmayacaktır
e.Aynı fikri çeşitli surelerde tekrar eden ayetler bire indirilecektir
f.İnsan haklarıyla bağdaşmayan fikirler ve Türk Ceza Kanununa aykırı ceza hükümleri de bu yeni Kur’an özetine konmayacaktır.
Bunların yerine:
g.Halkın bilmesi gereken şeriat yerine TBMM’ce kabul edilen medeni kanun ve Türk Ceza Kanununun çok mühim maddeleri,bu yeni Kur’an’da yer alacaktır.
h.Meali Kur’an’da olmayan ve fakat savaş,vatan,millet,ahlak ve medeniyet için herkesçe bilinmesi gereken Atatürk’ün demeçlerinden pasajlar,vecizeler bu yeni Kur’ana ilave edilecektir.
5.Bu yeni düzenlenecek Kur’an özetine başlıca şu konularla ilgili ayetler ayrı sureler halinde tanzim edilecektir.
Temzilik,vatan sevgisi,savunma,istiklal ülküsü,askerlik ve kahramanlık,ahlak ve insanlık,terbiye ve muaşeret,çalışma-öğrenme ve ilim aşkı,her şeyde iş birliği ve yardımlaşma,ziraat,sanayi,ticaret,turizm,insan hakları,yasalara saygı,vergi,zekat ve sosyal mükellefiyetlerini tam ve zamanında ödeme,söz-senet ve taahhütlerine sadakat,başka din ve mezhep-milletten olanlara sevgi ve saygı,tabiatta arama,inceleme,keşif ve icat,bir eser yaratma azmi,iyilik ve hayırseverlik,vazifesinde ve işinde doğruluk,sporlar,çiçek ve hayvanseverlik,kötülerle kötülüklerle mücadele,anne-baba-hısım-akraba ve öğretmenlere-sanatkarlara saygı,sağlık,kadın ve aile hayatı,çocuklara şefkat ve iyi yetişmelerine gayret-dualar,başkasının şeref,namus,ırz,mal,canına saygı vesaire.
6.Bu yeni Kur’an özetinde ahiret fikri,adalet;cennet fikri,bu dünyada huzur ve saadet;cehennem,vicdan azabı ve ruhi huzursuzluk olarak tavsif edilecektir.
7.Öldükten sonra tekrar dirilme,soru,hesap,mizan,sırat köprüsü gibi dini gelenekler bir insanın sağlığında olduğu vatana,millete ve insanlığa hizmetinin veya kötülüğünün toplumun vicdanında yargılanarak iyi veya kötü hüküm giyeceği ve bunun ebediyyen yaşayacak nefret veya takdir anlamına göre tefsir edilecektir.
8.Bu yeni kutsal kitap dil kurulunca öz Türkçe olarak rötüş edildikten sonra milyonlarca bastırılarak halka ve din adamlarına bütün öğretmenlere meccanen dağıtılacaktır.İbadet vesairede daima okunacak parçalar bu özet Kur’an’dan seçilecektir.Dini,ilmi etüt yapacaklar için esas Kur’an serbesttir.
……
12.Namaz rekatları sekizi geçmeyecek rüku,secde ve oturuşta okunacak dualar yeni kur’an’dan seçilecektir.Bu hüküm terevih namazları ile resmi tatil gününde saat 9’da kılınacak cuma namazlarında da caridir.
13.Oruç tutup tutmamakta herkes serbesttir.Bu her ibadet gibi Tanrı ile kişi arasında olan bir ibadettir.Bu sebeple herhangi bir şahsın veya din adamının başka bir şahsı veya cemaati oruç tutmaya mecbur etmesi veya oruç tumayanları kınaması,tekdir ve tahkir etmesi kişi dokunulmazlığına tecavüz sayılarak şiddetle cezalandırılacaktır.
Keza sinema,lokanta,gazino,tiyatro gibi umumun ihtiyaç duyduğu yerler,kanunen açılması yasak olan günler müstesna ramazan,oruç,kandil gibi dini vesilelerle kapatılamaz.
Silah altında bulunan askerlerin,tarlada,fabrikada,bir iş yerinde bilfiil çalışan işçi ve personelin,resmi,gayri resmi müesseselerde ödev yapanlar ile faaliyet halinde bulunan bilumum öğretmenler ve öğrencilerin vazife esnasında oruçlu bulunmaları yasaktır.
Namaz ve oruç için hiçbir müessese günlük mesaisini mutad servislerini aksatamaz,hiçbir şahıs ibadetinden ötürü ayrı,imtiyazlı muameleye tabi tutulamaz.
…..
19.”Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” ayetine uygun olarak dini ve din müesseselerini bilim ve eğitim vasıtası haline getirmek demek olan reformu,kökleşmiş alışkanlıkları dolayısıyla kabul veya tatbikini arzu etmeyen din adamları eğer yaşlıysalar reform aleyhinde etrafına telkin yapmamak şartıyla emekliye ayrılıacak,resmi maaşlı değilse geçinebilecek bir maaş kaydı hayat şartıyla bağlanarak dini vazife görmekten affedilecektir.
Genç ve başka bir işte çalışabilmesi mümkün olan ve fakat taassubu dolayısıyla bu ıslahata uyarak vazife görmek istemeyen din adamlarının vazifelerine son verilerek kendilerine çalışma bakanlığınca bir iş bulunacaktır.
Dini ödevde bulunan veya bu ödevden ayrılan yahut hacı,hoca,derviş,şeyh olarak halk arasında tanınan herhangi bir şahıs,zümre veya parti mensubu işbu dini reform ve Kemalizm aleyhine yazılı-sözlü-gizli-açık telkin-propaganda yaptığı takdirde mahallin en yüksek amiri tarafından yazı ile ihrat ve sözle tenbih edilir.İki defa ihtara rağmen devam edenler Türkiye sınırları haricine çıkarılır.
…..
Hafızlık Yasaklanacaktır!
32.Hazıflık,Arapça metin ezberlemek yasaktır.Dinde asıl olan Kur’an’ın manasını şuura nüfuz ettirmektir.Bu hal dine değil Arap ideolojisine yarar bir iştir.Zekayı yıprattığı,istihsal gücünü de baltaladığı için Kur’an’ın Arapçasının hafızlığı veya Arapça Kur’an kursları hafız yetiştiren izinli-izinsiz açılmış bulunan Arap lisanı mektepleri tamamen kapatılacak bir daha açılmasına müsaade edilmeyecektir.
Keza köy ve kasabalarda bazı cami imamlarının bilhassa okul yaşındaki çocuklara din ve kur’an dersi adıyla eski harflerle öğretim yapması ve onlardan menfaat sağlaması da yasaktır.Halkın dinini dahi öğrenmek için başvuracağı yer yalnız okuldur.
…
37.Arapça ve Türkçe harflerle yazılmış karınca duası (Ya sabır) (Allah’ın dediği olur) gibi Türk emek ve enerjisini,çalışma kudretini irade kuvvetini felce uğratan levhaları yazmak,basmak,satmak,Türk çalışma hayatına sabotaj sağlayacak ve komünist beyannameleri dağıtanlar gibi cezalandırılacaktır.Dinimiz çalışmayı emrettiği halde din maskesiyle Türkü araplaştırmak ve uyuşturmak ile komünizm askesi altında Türkü ruslaştırmak ve soysuzlaştırmak aynı suçtur.Birinin Allah namına yapılışı,diğerinin Allahsızlık namına yapılışı milli felaket oluşunu değiştirmez.
Camilere Allah ve Muhammed Yazılarının Yanına Atatürk’ün İsmi de Konacaktır!”
38.Cami ve mescitlerde Hz.Muhammed,Ali,Ömer vesaire gibi Arap ulularının isimleri yanında yeni bir iman ve istiklal ateşiyle bütün İslam milletlerini büyük devletlerin cesaretinden kurtaran en büyük din hamisi uluların ulusu Atatürk’ün ismi ve yine Türk vatanının ilmine güzel sanatına fevkalede hizmeti geçmiş zatların da isimleri yazılmalıdır.Çünkü milletler kendi içlerinden çıkarabildikleri ululara verdikleri kıymet derecesinde büyük ve uludurlar.
39.İlk ve ortaokullarda okutulan din dersleri görgü ve ahlak dersleri adını alacak ve buna ait konular işlenirken reform görmüş dini mevzuat ve Kur’an’dan da faydalanılacaktır ve gençlere dinin hayatta doğru,başarılı,temiz yürekli,vatansever insan terbiyesi için bir vasıta olduğu üzerinde ısrarla durulacaktır.Miraç,Ademin çamurdan yaratılması hikayesi vs. gibi ilme,fenne aykırı telkinler yapmak yasaktır.
40.Bir dini ayin için cemaat önünde okunacak Süleyman Çelebi’nin Mevlidindeki Hz.Muhammed’in şahsına,hısım ve akrabasına,durum ve tutumuna,doğumuna,Allah’la alakasına ait hakikate ve tarihi vesikalara dayanmayan mübalağalı tasvirlerle Türkü araplaştırmaya matuf beyitler kaldırılacak ve okunmayacaktır.Keza(Bir kez Allah diyse ol aşkıyla lisan/dökülür cümle günah misli hazan) gibi mısraları okumak kesin olarak yasaktır.Çünkü her türlü fenalığın ve ahlaksızlığın günahların bir kere Allah demekle hazan yaprağı gibi ortadan kalkacağını telkin bir toplulukta ahlakın kıymetini hiçe indirmiş olur.Bir Allah diyivermek gibi bu kadar ucuzca ahlaksızlıktan vicdanını kurtarabilen topluluklarda doğruluk ve emniyet kalmamış olacağından din değil cezayı icap ettiren bir suçtur.
41.Keza Atatürk’ün vatan sevgisi,ilim aşkı,mertlik ve doğruluk duygusu aşılayan sözleriyle onun tutumuna ve ilkelerine karşı yazılan değerli şiirler de Mevlit’te makamla okunmasının âdet haline gelebilmesinin temini ile Diyanet İşleri Başkanlığı mükelleftir.
42.Cenaze namazlarında ve mezarda Arapça Kur’an okunması yasaktır.Yeni Türkçe Kur’an’ın dua kısımları yüksek sesle okunacaktır.
Cenaze kaldırılırken(merhumu nasıl bilirsiniz)gibi cemaati doğru veya yalan şahitlik etmek zorunda bırakmak yasaktır.Her ölünün iyi veya kötü oluşunu elbet kadir-i mutlak imamdan ve oradaki cemaatten daha iyi bilmesi gerekir.
Bir ölü toprağa verldikten sonra yine bir imamın mezar başında kalarak (ya binti Süleyman) falan diye sanki babası belirsizmiş gibi(anasının çocuğu olduğunu söylemekle söze başlayan) telkin verme kaldırılmalıdır.Güya bu telkin ile münker ve nekirin ölüye soracağı soruların cevabı için imam efendi yardım etmektedir.Okullarda imtihana girenlere kopya veren çocuklar gibi bir suihal olan bu merasimin her türlü hissiyle beraber duyma hissi de ölmüş bulunan bir mevtaya ne tesiri olur?Kaldı ki,Allah’ın bir sıfatı alimdir.Bilici olmaktır.Bu sebeple merasimin dinde yeri yoktur.Yalnız dua kafidir.Aksine hareket suçtur.
Kadınların Çarşaflı ve Tesettürlü Olarak Dolaşmaları Yasaktır!”
44- Çarşıda, pazarda, sokakla, umumî yerlerde kadınların çarşaf ve gayri medeni bir şekilde kapalı olarak acaip kıyafetlerle dolaşması yasaktır.
45- Erkeklerin külah, bere, sank vs. gibi Kıyafet Kanunu’na aykm başlıktan taşıması, şalvar, cepken gibi acaip giyimlerle sokaklarda dolaşması da yasaktır. Dünya medeniyetinin bugün kabullendiği kıyafetlere uymayan çarşaf, çakşır vs. gibi göze kötü görünen ve Türk’ü utandırıcı olan kılıkları din ve iffet icabı diye telkin etmek yasaktır. Bu telkinleri yapanlar imam, vaiz, hafız gibi din adamları iseler daha şiddetle cezalandırılır.,ekerrüründe meslekten çıkarılır.
47. Hac yasaktır. Arabistan Birinci Cihan Harbinde Türk ordusunu arkadan vurma suretiyle düşmanlarla birleştiği ve Türk vatanından aynidığı için va tandaşların hacca gitmeleri dini olmaktan çıkmıştır. Dinimizde meselâ öksüz bir kızı evlendirme, bir çeşme, okul, köprü, hastane, düşkünler evi. yaptırma gibi bir değil bin hac sevabı kazandıran akideler vardır. Mevlâna’nın dediği gibi dört duvardan ibaret olan Kâbeyi insan yapmıştır. Halbuki insan gönlünü Allah yaptırmıştır. Onu tavaf etmek yani ona yardım etmek hacdan daha kıymetli bir din olayıdır.
Atanın Anıtkabirini Ziyaret Türk’ün Haccı Olacaktır!”
48. Peygamberce göre (Vatan sevgisi, din ve imandır.) vatanı kurtaran ulular ulusu Atatürk’ün Anıtkabrini ziyaret milli bir hac olacaktır. 19 Mayıs 23 Nisan. Cumhuriyet Bayramı, onun ölüm yıl dönümü gibi merasim günleri ise, hacdan daha kıymetli milli bir ibadettir. Artık milyarlarca borcu olan Türk milleti için döviz sarferek hacca gitmek din icabı değildir. Bu sebeple iman ve Arap ajanlarına uyarak Arap menfaati ve Arap ideolojisi için halkı hacca teşvik bir suç sayılacaktır. Kaçak hacca gidenden 10.000 lira para cezası alınacaktır (1949 yılının 10.00 lirasının değeri şöyle bir düşününüz!).
……
Osman Nuri Çerman
Emekli Coğrafya Öğretmeni,
Diş Tabibi ve
Cumhuriyet Halk Partisi Karagümrük Nahiye İdarecisi
…
Dipnotlar
1- Mete Tunçay, Nizayi Berkes, Halide Edip Adıvar, Ingiliz Kadm Yazar G.Ellison, Uriel Heyd ve Türk Maarif Tarihinin yazan Osman Nuri Ergin bu görüştedirler.
2- Mete Tunçay, Tek Parti, s. 220.
3- Prof. Dr. D. A. Rustow, Politics and İslam in Turkey, s. 69-70, (Derleyen R.N. Fiye, Islam and West, Lahey, 1957).
4- Uriel Heyd, Türk Ulusçuluğunun Temelleri, (Kültür Bakanlığı Yayınlan, 1979, Ankara), s. 97.
5- Halide Edip Adıvar, “Dictatorship and Reforms in Turkey’’, Yale Rewiew, Güz 1929, s. 27-44. :’
6- Halide Edip Adıvar, Conflict of East and West in Turkey. (Türkiye’de Doğu-Bau Çatışması) konferansından. Sözkonusu konferansı Hindistan’da, * ‘Camia-ı Milliye-i Islamiy- ye’ ’ için verilmiştir. Bu konferansta okunan bildiriler aynı adla 1937 yılında ŞeyhMuhammed Eşraf tarafından Lahor’da yayımlanmıştır.
7- Prof. Dr. Mümtaz Soysal, “insan Haklan ve Başörtüsü Üzerine’ ’, Konuşan Haşan Hüseyin Ceylan, İslâm Dergisi, Aralık 1985, Sayı. 28, s. 12-13.
8- Prof.Dr. Hüseyin Hatemi, İslâm Dergisi için ‘ ‘ Başörtüsü ve İnsan Haklan Üzerine’ ’ yaptığımız bir görüşmede bu tesbitini dile getirmiştir. (İslâm, sayı 28, Aralık 1985, s. 141
9- Atilla İlhan, İslâm Dergisi, Sayı 28, Aralık 1985, s. 15
10- Falih Rıfkı Atay, Eski Saat 1917-1933, s. 433, İstanbul 1933
11-Devlet-Din ortaklığı derken Kur’ân-ın ifadesiyle ‘Be’lam’ kılıklı din adamları ile ‘Belam’ sıfatıyla muttasıf olmayı kendilerine prensip edinen din kuruluşlarını devlet ile ortaklaşa dini reform hareketlerine girmelerini kastediyorum.
12-Osman Nuri Çerman aynı zamanda, ‘Dinde Reform ve Kemalizm” adlı bir derginin yazar ve yayımlayıcısıdır. Bu dergi ve sahibi aşırı Islâm düşmanlığıyla,ateistliğiyle ve dine hakaretleriyle tanınmış ve 14 Mayıs 1950 Demokrat Parti İktidarına kadar Cumhuriyet Halk Partisi tarafından bir kez olsun kovuşlurulmaya tabı tutulmamıştır. Dergi ıçin bkz Belge no
13- Osman Nuri Cermanin. “Dinde Reform ve Kemalizm, başlıklı “Yeni Islâm Projesi” teklifini. 1956 yılında yayımladığı,’Türkiye Için Dinde Reform’, adı kitabından almış oluyoruz
Hasan Hüseyin Ceylan – Din-Devlet Ilişkileri syf:162-187