DAEŞ üzerinden Ehl-i Sünnet’i eleştirmek
DAEŞ’in İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki hunharca katliamı ülkenin üzerine karabasan gibi çökmüş. İnsanlar neler olduğunu anlamaya çalışıyor. TV kanalları da birçok uzmanı canlı yayınlarda konuk ederek meseleyi aydınlatmaya çalışıyor. Uzman diye çağrılanların da çoğunun cevabı yok..
Ama birilerinin kesin cevabı var, olanları ve niçin olduğunu çok iyi biliyorlar. Onlara göre suçlu; Ehl-i Sünnet din anlayışı ve bundan kurtulamamak. Tek çözüm; sadece onların anladığı Kur’an’a dönmek..
Havalimanındaki katliamı fırsat bilen kimi Sünnet karşıtı zevat, halkımızın da büyük çoğunluğunun takip ettiği Ehl-i Sünnet paradigmayı suçlu ilan etme gafletine düşüyor. Bunu en son Habertürk kanalında önünde profesör unvanı olan bir akademisyen yaptı..
Haddini bilmez bazıları da DAEŞ’in yaptığı öne sürülen kimi katliam resimlerini email adresimize işte bundan sorumlu Sünnet’tir diye gönderiyor. Vahşetten Allah Resûlü’nün (sas) hadislerini sorumlu tutuyor.
İlmî tartışmanın da bir ahlâkı vardır. Oryantalistlerin büyük çoğunluğu bile bunlar kadar provakatif bir uslûp ve kirli bir dil kullanmıyor. Halkın terör karşısında yükselen öfkesini Sünnet’e ve üzerinde ittifak edilmiş merkezi kriterlere yöneltmeye çalışıyorlar. Hunharca işlenmiş bir katliamı Sünnet karşıtlığına dayanak kılmak, bu zeminde alan genişletmeye çalışmak en hafifiyle ayıptır, günahtır..
DAEŞ’in asıl kurbanları Ehl-i Sünnet müntesipleridir. Katliam yaptığı coğrafyalara bakın bunu rahatlıkla görürsünüz. DAEŞ Irak ve Suriye’de İran’la karşı karşıya. Ama DAEŞ İran’da eylem yapmıyor. DAEŞ İsrail’de de eylem yapmıyor. Dünyanın farklı bölgelerinde bu iki devlet çıkarlarına karşı eylem yapabilecekken yapmıyor. Ama Ehl-i Sünnet halklara karşı en acımasız, gaddar ve gayri ahlâki saldırılarını yapıyor.
Sünnet karşıtları da dönüp Ehl-i Sünnet müntesiplerine, suçlu sizin inanç kaynaklarınızdır diyebiliyor. DAEŞ’in bağlamından kopartılmış hadis ve fıkıh kaidelerini kullanmasını Ehl-i Sünnet paradigmaya yönelttikleri argümanlarına susturucu olarak takıyorlar.
Aynı mantıkla hareket eden Batı’daki İslâm düşmanları da benzer ithamları Kur’an’a yönelik yapıyorlar. Bağlamından çıkartılmış Kur’an âyetlerini DAEŞ’i ortaya çıkartan temel dinî nasslar diye öne sürüyorlar!..
İslâm tarihinde, şiddetin teolojisini yazan Hariciler Sünnet’e pek itibar etmez ve Kur’an merkezli hareket ederlerdi. Haricilerin şiddet eylemlerinden Kur’an’ı sorumlu tutmak ne kadar doğruysa DAEŞ’in şiddeti kutsayan eylemlerinden de Sünnet’i sorumlu tutmak o kadar doğrudur!..
Sünnet karşıtı olabilirsiniz. İslâm ilmî disiplinlerini de red edebilirsiniz. Anladık. Ama bari halkın büyük acı yaşadığı bir zamanda televizyonlarda insanların gözünün içine bakarak onların kutsallarına saldırmayın. Din düşmanlarıyla, vahiy karşıtlarıyla buluşmak çok mu hoşunuza gidiyor..
Oysa coğrafyamızda ne oluyor?
Yeni dünya düzeni bir türlü kurulamıyor. Bölgesel ve küresel aktörler yeni kurulacak düzende alan hâkimiyeti mücadelesi veriyor. Direkt savaşı göze alamayan güçler terörü bir kaldıraç olarak kullanıyor. Bunun için de coğrafyamızın tarihî realitesi olan mezhep ve etnik farklılıkları çatışmaya zorluyor.
Daha özele gelirsek, ortada DAEŞ diye bir küresel proje var. Neresinde, ne kadar hangi bölgesel ve küresel istihbarat örgütleri var bilinmiyor. Müslüman gençliği tuzaklarına düşürüyorlar. Bu komplo özü itibarıyla dünya Müslümanlarının yüzde 90’nı teşkil eden Ehl-i Sünnet Müslümanlara karşı kurulmuş.
Bu projenin siyasi, askeri, iktisadi boyutları var. En önemli sebebi de Müslümanların kendi değerlerine bağlı, tarihleriyle barışık, başarılı ve sürdürülebilir bir model oluşturmasını önlemek. İslâm’ın temel öğretilerine, Müslüman tarih tecrübesine aykırı yerli olmayan ama yerli görüntüsünde bir operasyon yapılıyor.
Sen bu operasyonları görmeyeceksin, olayın asıl mağduru olan Müslümanların kutsallarını diline pelesenk edip, sorumlu sizin kutsallarınızdır, derhal bu hurafelerden kurtulun diyeceksin. İnsan gerçeklikten kopunca vehimlerini doğru sanırmış..
Serdar Demirel