Kur’an Tercümeleri

nv Kur'an Tercümeleri

Kur’an başka bir dile çevrilemez.  Düşüncedir, ışıktır, musikidir.

Kur’an’ı çevirmeye kalkmak, insan idraki ile beraber gelişen ve gelişecek ezelî hakikatleri dondurmak, her çağa ye bütün insanlığa hitap eden Kelâmullah’ı, bir çağın ve bir insanın kısır ve zavallı idraki ile sınırlamaktır.

Kaldı ki Kur’an’ın yalnız zahiri manasını anlamak için büyük cehidlere, çetin hazırlıklara ihtiyaç var.

İmam Cafer Sâdık, “Allah’ın kitabında dört şey var” diyor, “ibarat, işarat, letaif, hakaik”.   İbarat, yani kelime manası avam içindir,

İşarat, havas için.  Letaif, yani batmi mana, evliya (Allah’ın dostları) için.  Hakaik, peygamber için.

Bununla beraber Britannica Ansiklopedisi’ne inanırsak, 9. yüzyılda Süryaniceye çevrilmiş  Kur’an, 12. yüzyılda (1143) Latinceye. Basılması için 1543 yılını beklemek gerekmiş.

Arkasından da İtalyancaya (1547), Almancaya (1616) ve Hollandacaya (1641) aktarılmış. 1647’de Fransa’nın Mısır konsolosu André Du Ryer Arapçadan Fransızcaya çevirmiş  Kur’an’ı. Baştan sona yanlışlarla dolu bir tercüme. Alexandre Ross, Ryer’in tercümesini İngilizceye aktarmış. Ross ne Arapça biliyor, ne Fransızcası kusursuz. Kur’an diye sunduğu eserin Kur’an’la ilgisi yok.

1698’de papaz Maracci, Kur’an’ı Latince’ye çevirmiş ve bir reddiye döşenerek Padova’da bastırmış. Bütün hatalarına rağmen, o güne kadar yapılan tercümelerden en az kusurlu olanı bu.

Arapçadan  İngilizceye en ciddi tercüme George Sale’in (1734). Sonra Kasimirski’nin Fransızca tercümesi (1840). Defalarca basılan bu tercümenin İslâm’ı nasıl yanlış tanıttığı Elmalılı Hamdi Yazır’ın sert tenkitlerinden açıkça anlaşılmaktadır.

Arapça Kur’an’da ilk defa 1537’de Roma’da basılmış  ve Kilise tarafından tantana ile yaktırılmış.

Hinckelmann 1694’te Hamburg’da yayımlamış Arapça Kur’an’ı ama Avrupa’da basılan en iyi Arapça Kur’an Flügel’inki (1834).

1787’de Ruslar Molla Osman tarafından hazırlanan Kur’an’ı tab etmişler. Tahran’da taş  basması olarak 1828’de, İstanbul’da ise fotokopi olarak 1871’de yayımlanmış.

Tekrar edelim. Avrupa’da Kur’an’ın ilk ciddi tercümesi, Sale’in. Bu zat hakkında pek az şey biliyoruz.

İnceleyin:  Çağdaş Uygarlık ve İslam İdeolojisi Diye Birşey Yoktur

Tercümeyi çok beğenen Voltaire, hazretin yirmi beş yıl Arabistan’da kaldığını, Arapçayı da, İslâmiyet’i öğrenmiştir. Voltaire gibi bir allamenin hükümlerinde bu kadar laubali oluşu, Batı’yı tanıyanlar için çok şaşırtıcı değildir.

Sale ayrıca, Bayle’in ünlü Kamus’unu İngilizceye çevirenler arasındadır. Ve bir Dünya Tarihi’nin bazı maddelerini kaleme almıştır. Kur’an’a yazdığı Giriş 132 sayfa.

Sale ne kadar tarafsız? Birçok Hıristiyanlar Sale’i, İslâmiyet ile Hıristiyanlığı aynı kefeye koymakla suçlamışlar. Hatta gizli din taşıdığını iddia edenler de çıkmış. Bütün bunlar mutaassıp Avrupa’nın hezeyanları. Kur’an mütercimi, “Giriş”de, Katolik kilisesinin  İslâmları Hıristiyanlaştırmak için çok yanlış  bir yol tuttuğunu vurguladıktan sonra, Kur’an’ı ancak Protestanlar cerh edebilir hükmüne varır. Ona göre, izlenecek yol, piskopos Kiddler’in Yahudiler için uyguladığı yöntemdir, yani önce cebir kullanılmayacak, sonra da akl‐ı selime aykırı telkinlerde bulunulmayacaktır.

“Muhammediler sandığınız kadar budala değildirler. Onları puta tapma, ekmek ve  şarabın Hazret‐i İsa’nın eti ve kanına dönüşeceği gibi inançlarla kandıramazsınız. Onlara kaba davranmak da yanlış. Terbiyeli olmak ve delilleri iyi seçmek zorundayız. Konuşurken Muhammed’in iyi tarafları olduğunu da belirtmeliyiz. Evet, Muhammed insanlığa sahte bir din kabul ettirmek suretiyle büyük suç işlemiş  ama kendine göre faziletleri de var. Bir defa yakışıklı, sonra ince bir zekâsı, kibar davranışları olduğu da gerçek. Fakirlere karşı cömert, düşmanlarına karşı alicenap.”

Zavallı Sale’in bu kadarcık bir nezaketi (!) çağdaşlarınca büyük bir suç sayılmış. Bununla beraber, gerek tercüme, gerekse “Giriş”, Avrupa’nın aydın çevrelerince iyi karşılanmış. Eser 18. asır filozofları için tek kılavuz kitap.

“Giriş”, şu bölümlere ayrılmış.

Birinci bölüm: Muhammed’den önce ya da kendi deyimleriyle, Cahiliye Döneminde Arapların tarihi, dini, eğitimi ve âdetleri.

İkinci bölüm: Muhammed’in zuhuru sırasında Hıristiyan devletlerin, bilhassa Doğu Kiliselerinin ve Yahudiliğin durumu. Muhammed’in dinini yerleştirmek için başvurduğu yöntemler ve karşılaştığı şartlar.

İnceleyin:  Türkiye'deki Hayalet

Üçüncü bölüm: Kur’an hakkında. Hususiyetleri, nasıl yazıldığı ve nasıl yayıldığı.

Dördüncü bölüm: Kur’an’ın kaderi ve dinî vazifeleri ele alan olumlu hükümleri.

Beşinci bölüm: Kur’an’da yer alan bazı yasaklar.

Altıncı bölüm: Kur’an’ın şahıslarla ilgili bazı hükümleri.

Yedinci bölüm: Kur’an’a göre mukaddes aylar ve cumanın ibadete tahsis edilmesi.

Sekizinci bölüm: Başlıca mezhepler.

Hülasa, 19. asra kadar Avrupa’nın İslâmiyet hakkındaki bilgisi, Sale’in yazdıklarından ibaret. 18. asır Fransız filozoflarının görüşlerine yön veren, bu “Giriş” ve bu tercüme.

Çağımız Avrupa’sının İslâmiyet karşısındaki davranışı da daha emin kaynaklara dayanmaz. Geçen asrın sonlarında

Avrupa’nın bazı insaflı yazarları,  İslâmiyet’i Hıristiyanlıkta bir çeşit reform olarak göstermeye çalıştılar. Mesela Draper. 20. asrın tarafsız bilginleri için Kur’an, insanlığın kutsal kitaplarından biridir, Veda’lar, Upanişat’lar, Avesta, Tevrat, Homer’in Şiirleri vb. gibi.

Kaynakça:

Cemil MERİÇ hzl: Mahmut Ali MERİÇ Kırk Ambar [Kitap]. ‐  İstanbul :  İletişim, Cilt I 2009, Cilt II

 

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir