Gençler neyi nasıl okumalı?

kitap-300x200 Gençler neyi nasıl okumalı?

Okuyabilme meselesi kesinlikle varoluşsal bir meseledir. Bir kimlikle var olacaksanız okumaya alışmak zorundasınız. Şu sözü çok anlamlı bulurum: ‘Her yeni bilgi bir varoluş, her varoluş yeni bir bilgidir‘.

Oku! Seni yaratan rabbinin adıyla’ diye başlayan bir dinin okumayan müntesipleriyiz. O halde biz kurtuluşumuzu bu dinden nasıl bekleyebiliriz?

İnsanı okumaktan alıkoyan en az yüz sebep sayılabilir. Ama hadi sayın, dediğimizde, birincisi tembellik derseniz, tamam üstü kalsın demek zorunda kalırız.

Eskiden zor olan, bilgiye ulaşmaktı. Şimdi ise doğru bilgiyi ayıklayabilmek. Deccal, yalancı aldatıcı demek. Eğer ‘deccal’ mecazi bir ifade ise günümüzdeki deccallardan birisi kesinlikle internettir. Güvenirseniz aldanırsınız.

Allah, Kuranıkerim’i Kitap diye isimlendirmiş. Onun için bilgi kitaptan alınır, ondan asla vaz geçilemez. Başka hiçbir şey onun yerini tutmaz. Ama daha dün biz okumaya kitap bulamıyorduk, şimdi okunacak kitabı seçmekte güçlük çekiliyor. Bir yayıncı bana sordu: Bir teklif aldık dedi, bize istediğimiz konuda istediğimiz kadar kitap hazırlayabileceklerini söylediler. Telif olarak tanesine sadece bin lira istiyorlar. Her istediğimiz kitabı azami bir hafta içinde teslim edecekler, ne dersin? Bunu nasıl yapacaklar diye sordum. Sanırım internetten kes yapıştır yoluyla dedi. Şaşırdım ve birilerinin beni kınadığı şu sözümü hatırladım: Cumhuriyetten günümüze İslamî alanda yazılan kitapların kahir ekseriyeti (o zaman %95 i demiştim) okumaya değmez. O halde okumak için önce okunacak kitabı seçebilmek gerekir. Bunu da tek başınıza yapmak zordur. Okuyanlara, bilenlere ve bilgisi işe yarayanlara sormalı. Bir kişi ile de yetinmemeli, birkaç kişiye danışmalı. Okuyacağı kitapları doğru tespit edebilmek için harcanan zaman, yanlış kitap okumada harcanan zamana göre bir kazançtır.

Bugün duayı yazacaktım ama iki gün önce facebook’a yazdığım şu cümle kısa süre içerisinde 13 bine yakın paylaşım alınca meselenin önemini anlamış olduk. Dedim ki:

İnceleyin:  Gözükaralık/Cesaret/Korkaklık

Gençlerin okumalarındaki temel prensip şu olmalı: Dinin sabitelerini, olmazsa olmazlarını; yani Resulüllah’ı ve Kuranı kerimin temel konularını, imanın ve İslam’ın şartlarını tam öğrenmeden, bu konularda istikrar bulmadan tartışma alanına giren felsefi kitaplar, hatta tasavvufi kitaplar okumamalı. Elbette felsefe de tasavvuf da gerekli, ama denize ancak yüzmeyi öğrendiğimiz zaman açılmalıyız. Yoksa boğulma tehlikesi yüksek.

Bazıları buna, felsefe ve tasavvuf neden gerekli diye itiraz etmişler. Onu başka bir vesile ile cevaplamaya çalışırız. Ama bendeniz bu görüşümde ısrarlı ve kararlıyım. Müslümanın sabit doğruları vardır. O her şeyi yeniden keşfetmez. Dinlerin felsefeden farkı da budur. Dinler hep birbirini tamamlayarak, felsefe ise bir öncekini yıkarak gelmiştir. Bu sebeple eğer bizim gayemiz iyi bir müslüman olmaksa kesinlikle önce sabitelerimizi öğrenip, imanımızı ve amelimizi sağlama almalıyız. Bilginin kötüsü olur mu, öğren de ne öğrenirsen öğren diye düşünmek çok şeytani bir desisedir. Kişiliği iman belirler. İman bizim için tartışılmayan doğrulardır. Tartışılamaz olması, uzun tartışmalardan sonra değiştirilememiş olmasındandır. Yani tartışsanız da yine aynı noktaya gelmiş olacaksınız. Eğer İslam diye bir yolun doğruluğuna inanmışsanız ilk, orta, hatta üniversite seviyesindeki öğrencilere İslam’ı felsefe ile Mesnevi ile Mektubat ile Fusûs’la, Risalelerle anlatamazsınız. Anlatırsanız ümmeti bölersiniz. Böyle deyince her iki uçtan hücuma uğruyoruz Felsefe putuna kötü söylediğimiz ve ‘bizim kitabın’ saltanatına söz ettiğimiz için.

Mozart’ın beğendiğim bir sözü vardır: “Bekâr insan benim nazarımda yarımdır. Bu konuda çok düşündüm, fakat inancımı değiştiremedim” der. Ben de bizi bu konuda hesaba çekmeleri üzerine çok düşündüm, ama bu kanaatimi değiştiremedim. Tefekkürü bizden bir ibadet olarak isteyen bir dinin saliki olarak felsefe olmasın diyecek kadar düşünemiyor değilim, Gazalî’nin felasifeyi tekfir ederken bile bunu yine felsefeyle yaptığını da biliyorum. Ama burada iki önemli nokta var. Birincisi, felsefe ile tefekkür aynı şeyler değildir. İkincisi, müslüman bir öğrenci, müslüman olarak varoluşunu tamamlamak için,tefekkürün temel meseleleri hariç, lisans sonuna kadar sadece doğruluğu kanıtlanmış bilgilerle yetişmelidir. Bunu tamamladıktan sonra ancak felsefi okumalar yapabilir.

İnceleyin:  Ramazan ve dua ufku

Bu sebeple gençler okuma listelerini bilinçli ve seviyelerine uygun biçimde yapmalıdırlar. Bunun için de işi bilenlerden yardım almalıdırlar. Boşuna emek sarf edip, sonunda kafa karışıklığı yaşamamalıdırlar. Evet, bendeniz bu kanaatimi bir türlü değiştiremedim, hatta gittikçe pekişti. Aksini söyleyenlerin felsefe yapma hakları var.

Kaynak: Faruk Beşer / Yeniş Şafak / http://www.yenisafak.com/yazarlar/farukbeser/gencler-neyi-nasil-okumali-2029781

Harun Selçuk

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir