Üç Muhammed Eleştirisi (1)
Mustafa İslamoğlu, Üç Muhammed;
1. s. 213: Sahabe kimi durumlarda Hz. Peygamberin sözüne tabi olmamışken, aynı konuda ortaya koyduğu fiiline uymuştur. Hudeybiye’de yaşanan, bunun tipik bir örneğidir. Hudeybiye’de sahabe Resulullah emir verdiği hâlde ihramdan çıkmamış ve kurban kesmemiş, fakat kendisi bunları yapınca onun ameline uymuşlardır.
Bu olayı, söz konusu teorik tartışmaya örnek vermeye dahi gönlümüz razı değil. Çünkü bireysel ve toplumsal tüm davranışlar sınırsız neden, illet ve amaçlara dayalı olarak gerçekleşebilir. Şu hâlde onları kodlamanın yanlış sonuçlara götürebileceğini düşünmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Cevap:
‘Gönlü razı değil’ ama örnek vermekten geri kalmıyor! Hatta öyle kurnazca bir üslupla veriyor ki sanki sahabe “Hz. Peygamberin sözüne tabi olmamışken, aynı konuda ortaya koyduğu fiiline uymayı” adet edinmiş izlenimiyle yansıtıyor. Tipik örneği Hudeybiye’de “itaati ağırdan alma” olan vakanın 2.,3. örneği hangisidir?
2. s. 213: İçerisinde “sünnet” barındırmayan “hadis”in rivayetine İmam Malik de karşıdır. O, şöyle der: “İbn Şihab’tan çok hadis işittim. Onlardan hiçbirini rivayet etmedim, rivayet etmem de!” el-Fervi der ki: “Niçin, diye sordum, o da “Amelî bir değeri olmadığı için” dedi.”(Şatıbi, el-Muvafakat, 4/170)
Cevap:
a- İbn Vehb’den: İmam Malik şöyle demiştir: “İbn Şihâb’dan çok hadis işittim; onlardan asla hiçbirini rivayet etmedim, rivayet etmem de” el-Fervî demiştir ki: “Ona, niye diye sordum” O: “Amelî bir değeri yok” diye cevap verdi.[Şâtıbi, el-Muvâfakât, İz Yayıncılık: 4/289-294]
İbn Vehb’in rivayet ettiğine göre İmam Malik şöyle söylemiştir: “İbn Şihab’tan (daha) bir çok hadis işittim; onları nakletmedim ve nakletmem de … “Niçin “hiçbiri” ifadesine karşı çıkıyor ve “daha” ifadesini ekliyoruz? Çünkü yukarıdaki ifadeleri okuyan bir kimse İmam Malik’in İbn Şihab ez-Zühri’yi güvenilmez bir insan kabul edip ondan hiç hadis nakletmemiş olduğunu sanacaktır.Halbuki durum hiç de öyle değildir. İbn Şihab ez-Zühri İmam Malik’in hocasıdır ve kitabı Muvatta’a onun bir rivayeti ile başlar, onun rivayetiyle bitirir. Ondan 250 civarında hadis nakleder. (1)
b- İslamoğlu: “İçerisinde “sünnet” barındırmayan “hadis”in rivayetine İmam Malik de karşıdır.”
Cevap: İslamoğlu’nun da onayından geçtiğine göre Muvatta’daki aşağıdaki hadisler ‘sünnet barındırmaktadır’. ‘Sünnet barındıran’ bu hadisleri İslamoğlu hangi gerekçelerle inkar eder? Rivayetleri kabulde bu kadar müşkülpesent olup inkarda bu kadar hevesli:süpürücü olmak mıdır sünnete ittiba?
Muvatta, Kader;
1. Ebu Hüreyre’den (r.a.) Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Adem ile Musa münazara etti de Adem, Musa’ya üstün geldi. Musa Adem’e:
«— Sen insanları azdıran ve cennetten çıkaran Adem misin?» dedi. Adem de ona:
«— Sen Allah’ın her şeyin ilmini kendisine verdiği ve risaletiyle insanlar üzerine seçtiği Musa mısın?» dedi. Musa:
— Evet.» deyince, Adem:
«— Ben yaratılmadan önce bana takdir edilen şey dolayısıyla mı beni ayıplıyorsun?» dedi.[Müslim, kader,46/2, no:14]
2. Cühen kabilesinden Yesar oğlu Müslim rivayet eder: Ömer b. Hattab (r.a.)’a: «Rabbim, Adem oğullarının sulbünden soyunu çıkarmış onlara; Ben sizin Rabbiniz değil miyim? demiş ve buna kendilerini şahit tutmuştu. Onlar da: Evet: (Rabbimizsin) buna şehadet ettik demişlerdi. (İşte bu itiraf ettirme) kıyamet günü «Bizim bundan haberimiz yoktu» dememeniz içindi».[ A’raf, 172.] ayetin manası sorulunca:
«—Resûlullah (s.a.v )’i işittim. Ona bu ayetin manası sorulduğunda şöyle buyurdu, dedi: «Şüphesiz ki Allah Teâlâ Adem’i yarattı. Sonra kudret eliyle sırtını sıvazlayıp ondan zürriyetini çıkardı ve «bunları cennet için yarattım, cennetliklerin amelini işleyecekler» dedi. Sonra Adem’in sırtına yine dokunup ondan bir nesil daha çıkardı ve «bunları cehennem için yarattım. Cehennem ehlinin amelini işleyecekler» buyurdu. Bunun üzerine bir adam:
«— Ya Resulullah! O zaman amelin ne yararı var?» deyince Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
«— Şüphesiz ki Allah, kulu cennetlik yaratınca ölünceye kadar ona cennet ehlinin amelini işletir. Bu sebeple onu cennete sokar. Bir kul da cehennem için yaratılınca, ona Ölünceye kadar cehennem ehlinin amelini işletir. Bu sebeple onu cehenneme sokar.»[Ebu Davud, Sünnet, 39/16; Tirmizî, Tefsir, 44/7, no:2.]
Örnekler arttırılabilir…
3. s. 213 : İmam Malik öldüğü zaman, geride bıraktıkları arasında, hayatında asla rivayet etmediği pek çok hadis bulunmuştur. Kendisine “Bu hadisi senden başka bilen yok” denildiği zaman onu terk ederdi.(Şatıbi, el-Muvafakat, 4/170)
Cevap: el-Muvafakat’ta şunlar yazıyor:
Öldüğü zaman, geride bıraktıkları arasında, hayatında asla rivayet etmediği pek çok miktarda hadis bulunmuştur. Kendisine: “Bu hadisi senden başka bilen yok” dediklerinde hemen onu terk ederdi. Kendisine: “Bu ehl-i bid’atin işine yarayacak bir hadis” dediklerinde onu terk ederdi.
Kendisine: “Falanca, garib (bilinmedik) hadisler rivayet eder” dediklerinde: “Biz garib (bilinmedik) hadislerden kaçarız” demiştir. O, bir hadis hakkında tereddüde düştüğü;zaman onu tamamen terk ederdi. O şöyle derdi: “Ben bir insanım; hata da ederim, isabet de. Benim görüşüme bakın: Kitâb’a ve sünnete uygun düşenlerini alın, uygun düşmeyenlerini ise terk edin” [Şâtıbi, el-Muvâfakât, İz Yayıncılık: 4/286-289]
İmam Malik’in bu hassasiyeti hadis musanniflerimizin ve imamlarımızın ne kadar titiz iş çıkardığının bir göstergesi olarak hadis kitaplarına olan güveni daha da arttırması gerekirken maalesef İslamoğlu bu gibi alıntıları hadisleri zayıflatmak, hadislere olan güveni sarsmak için yapıyor. Adeta ‘Bakın İmam Malik pek çok hadisi nakletmeden öldü, ne belli ki Muvatta’daki o hadisler esasında nakletmemesi gerekenlerdendi ? demek istiyor’.
Bu niyet okuma değil bizzat sohbetlerinde değindiği husustur. Bu hassasiyetteki bir İmamın Muvatta’sını İslamoğlu neden ameline esas yapmaz? Örneğin bu eserde geçen aşağıdaki hadis gibi belki yüzlercesi neden kulak ardı edilir? Eğer bunları imamın tahkik ehli olduğuna ve hadis ilmine samimi gayretleriyle pek çok şey kattığına dair deliller olarak naklediyorsa bu kitabın içindeki hadisleri daha fazla ciddiye alması gerekmez miydi?
Muvatta, Oruç:
Saîd b. Müseyyeb’den: Resûlullah’a (s.a.v.) bir bedevi geldi. Adam «Mahvoldum!» diyerek başına vuruyor, saçını başını yoluyordu. Resulullah (s.a.v.) kendisine:
«—Ne bu hal?» diye sordu. Adam:
«— Ramazanda oruçlu iken hanımımla cinsi münasebet yaptım.» dedi. Resulullah (s.a.v.):
«— Bir köle azat edebilir misin?» diye sordu. Adam:
«— Hayır!» dedi. Resulullah (s.a.v.):
«— Bir dişi deve fidye verebilir misin?» buyurdu. Adam:
«— Hayır!» dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber adama:
«— Öyleyse otur!» dedi. Resûlullah’a (s.a.v,) bir sele hurma getirildi.
«—Al bunu tasadduk et.» dedi. Adam:
«— Benden daha muhtaç kimse yok.» deyince Resulullah
(s.a.v.):
«— Onu ye, eşinle münasebette bulunduğun günün orucunun yerine bir gün kaza et!» buyurdu.
Atâ’dan: Said b. Müseyyeb’e «bir selede kaç hurma vardır?»diye sordum. «On beş, yirmi sa’ arasıdır!» diye cevap verdi.
Örnekler çoğaltılabilir…
4. s. 213: İbn Abdilberr şöyle der: “Hz. Ömer, bir hüküm barındırmayan ve bir sünnet ifade etmeyen hadislerin nakledilmesini yasaklamıştı.”( Camiu Beyani’l-İlm, 2/121.)
Cevap:
a- Bu ifadelerden Hz. Ömer açısından (r.a.) sünnet içeren hadislerin daha öncelikli olduğu sonucu çıkarılacaksa bu doğru olabilir. Ancak kelimesi kelimesine/literal okuyuş yaparak “içinde sünnet olmayan hadisler Hz. Ömer tarafından yasaklanmıştı/göz ardı ediliyordu” dersek bu gerçeğe uygun bir sonuç çıkarımı olmaz. İslamoğlu sünnet içeren hadisi şöyle izah eder:
“Sünnet nedir? Orijinal olan, hayata ilişkin olan, dinde konulmuş olan daimi olandır. Sünnetin tarifi içinde bu unsurlar olmazsa olmazdır. Hayata ilişkin olacak, davranışla alakalı olacak…” (2)
Madem ki İslamoğlu Hz. Ömer’in (r.a.) hadis rivayetine yaklaşımını çok doğru buluyor ona Hz. Ömer’in naklettiği aşağıdaki hadisleri tavsiye ediyoruz:
1-) Sonra Abdullah dedi ki: Babam Ömer İbnu’l-Hattâb (radıyallahu anh) bana şunu anlattı: “Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)’in yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Üzerinde, yolculuğa delalet eder hiçbir belirti yoktu. Üstelik içimizden kimse onu tanımıyordu da. Gelip Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)’in önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne hürmetle koyduktan sonra sormaya başladı:
Ey Muhammed! Bana İslâm hakkında bilgi ver! Haz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) açıkladı: “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucu tutman, gücün yettiği takdirde Beytullah’a haccetmendir.” Yabancı: “-Doğru söyledin” diye tasdik etti. Biz hem sorup hem de söyleneni tasdik etmesine hayret ettik.
Sonra tekrar sordu: “Bana iman hakkında bilgi ver?”
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) açıkladı: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Kadere yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna da inanmandır.” Yabancı yine: “Doğru söyledin!” diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu: “Bana ihsan hakkında bilgi ver?”
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) açıkladı: “İhsan Allah’ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah’a ibadet etmendir. Sen O’nu görmesen de O seni görüyor.”
Adam tekrar sordu: “Bana kıyamet(in ne zaman kopacağı) hakkında bilgi ver?”
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) bu sefer: “Kıyamet hakkında kendisinden sorulan, sorandan daha fazla bir şey bilmiyor!” karşılığını verdi.
Yabancı: “Öyleyse kıyametin alâmetinden haber ver!” dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) şu açıklamayı yaptı:
“Köle kadınların efendilerini doğurmaları, yalın ayak, üstü çıplak, fakir -Müslim’in rivayetinde fakir kelimesi yoktur- davar çobanlarının yüksek binalar yapmada yarıştıklarını görmendir.”
Bu söz üzerine yabancı çıktı gitti. Ben epeyce bir müddet kaldım. -Bu ifade Müslim’deki rivayete uygundur. Diğer kitaplarda “Ben üç gece sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)’la karşılaştım” şeklindedir- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) Ey Ömer, sual soran bu zatın kim olduğunu biliyor musun? dedi. Ben: “Allah ve Resulü daha iyi bilir” deyince şu açıklamayı yaptı: “Bu Cebrail aleyhisselâmdı. Size dininizi öğretmeye geldi.”(Müslim, İman 1, (8); Nesâî, İman 6, (8, 101); Ebu Dâvud, Sünnet 17, (4695); Tirmizî, İman 4, (2613).)
2-) Hz. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Dua sema ile arz arasında durur. Bana salat okunmadıkça, Allah’a yükselmez. (Beni hayvanına binen yolcunun maşrapası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salât okuyun.)” Tirmizî, Salât 352, (486). (3)
3-) 1988 – Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselam) vefat edince, ondan sonra Hz. Ebu Bekir (radıyallâhu anh) halife seçildi. Bunun üzerine bedevilerden bir kısmı “irtidât” etti. (Hz. Ebu Bekir halife olarak onlarla savaşmaya karar verince) Hz. Ömer, “Resulullah (aleyhissalâtu vesselam): “İnsanlar lâilaheillallah deyinceye kadar onlarla savaşmaya emrolundum. Bunu söylediler mi, benden mallarını ve nefislerini korurlar. (İslâm’ın) hakkı hariç artık hesapları da Allah’a kalmıştır!” demiş iken, sen nasıl insanlarla savaşırsın?” dedi.
Hz. Ebu Bekir: “Allah’a yemin olsun, namazla zekâtın arasını ayıranlarla savaşacağım. Zira zekât, malın hakkıdır. Vallahi, Resulullah (aleyhissalâtu vesselam)’a vermekte oldukları bir oğlağı vermekten vazgeçseler, onu almak için onlarla savaşacağım” dedi. Hz. Ömer sonradan demiştir ki: “Allah’a yemin ederim, anladım ki, Hz. Ebu Bekir’in bu görüşü, Allah’ın savaş meselesinde ona ilhamından başka bir şey değildi. İyice anladım ki, bu karar hakmış.”(Buhâri, İ’tisâm 2, Zekâtı, İstitâbe 3; Müslim, İman 32, (20); Muvatta, Zekât 30, (1, 269); Tirmizi, İmân 1, (2610); Ebu Dâvud, Zekât 1, (1556); Nesâi, Zekât 3, (5,14). (4)
Örnekler çoğaltılabilir…
b-Veya aşağıdaki hadise sünnet içeriyor gözüyle aynı Hz. Ömer’in baktığı gibi bakabilecek mi yoksa bu hadisi de “kelime oyunlarıyla” katakulliyle inkar mı edecek?
Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Hz. Ömer radıyallahu anh’in yanında idik. Bize:
“Resulullah aleyhissalatu vesselam’in fitne hakkındaki hadisini kim hafızasında tutuyor?” dedi. Ben atılıp: “Ben biliyorum!” dedim.
“Sen iyi cüretlisin, nasılmış söyle bakalım!” dedim.
“Resulullah aleyhissalatu vesselam’ı işittim. Demişti ki: “Kişinin fitnesi ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-munker bu fitneye kefaret olur!”
Ömer radıyallahu anh atılıp: “Ben bu fitneyi kastetmemiştim. Ben öncelikle denizin dalgaları gibi dalgalanacak (bütün cemiyeti sarsacak) fitneyi kastetmiştim!” dedi. Bunun uzerine ben:
“Ey müminlerin emiri! O fitne ile sizin ne alakanız var! Sizinle onun arasında kapalı bir kapı mevcut!” dedim.
“Bu kapı kırılacak mi, açılacak mi?” dedi.
“Hayır açılmayacak, bilakis kırılacak!” dedim. Hz. Ömer (hayıflanarak):
“(Eyvah!) Öyleyse ebediyen kapanmayacak!” buyurdu.” Ravi der ki: “Biz Huzeyfe radıyallahu anh’a sorduk:
“Ömer bu kapının kim olduğunu biliyor muydu?”
“Evet dedi. Yarından önce bu gecenin olacağını bildiği katiyette onu biliyordu. Ben size hadis rivayet ettim; boş söz (ve efsane) anlatmadam.”
Huzeyfe radıyallahu anh’a soruldu:
“O kapı kimdir?”
“Ömer radıyallahu anh’tir!” buyurdu.” (Buhari, Mevakitu’s-Salat 4, Zekat 23, Savm 3, Menakib 25, Fiten 17, Muslim, Fiten 17, (144), Tirmizi, Fiten 71, (2259). (5)
Örnekler arttırılabilir…
Sonuç: Görüyoruz ki İslamoğlu bu fasılda işine yarıyor gerekçesiyle bazı nakilleri vermiştir. Ancak bu nakillerin gerçekte içerdiği manalar ve işaret ettiği hususlar İslamoğlu’nun hadis ve sünnete bakış açısını destekleyecek şeyler değil.
***
(1) http://ravzaimutahhara.blogspot.com.tr/2015/11/mustesrikler-ve-hadis.html
http://e-dergi.marmara.edu.tr/maruifd/article/viewFile/1012001956/1012001646
(2) https://www.youtube.com/watch?v=ougk4k1kSYY
(3) bkz: http://ahmednazif.blogspot.com.tr/2014/08/islamoglunun-salat-u-selam-problemi.html
(4) bkz: https://www.youtube.com/watch?v=5jhzOcYxLIw
(5) bkz: http://ahmednazif.blogspot.com.tr/2013/04/mustafa-islamoglunun-peygamberin.html
http://ravzaimutahhara.blogspot.com.tr/2015/11/islamoglu-uc-muhammed-1.html