Sömürgeciliğin Karşısında Bir Devlet Olarak Osmanlı

 

somurgecilik Sömürgeciliğin Karşısında Bir Devlet Olarak Osmanlı

Balkanlar, Osmanlı’nın sömürgeci bir devlet olmadığının açık göstergesidir. “Osmanlı Devleti’nin, Balkanlar’daki hâkimiyeti yaklaşık beş yüz yıl sürmüştür. Bu uzun dönem boyunca Müslüman-Türk kültürüne ait önemli eserler inşa edil­miş, bölgenin gayrimüslim halkları da bu zengin kültürden faydalanmıştır. Os­manlı Devleti imar çalışmalarına büyük önem vermiş; yollar, köprüler, camiler, medreseler inşa etmiş, ardında sayısız eser bırakmıştır. Ancak kültür mirası, mi­marî eserlerle sınırlı değildir; Balkan topraklarında yerleşen Müslüman-Türk grupları beraberlerinde halk ve tasavvuf edebiyatını, çeşitli sanat kollarını, yeme- içme kültürünü, daha doğrusu Müslüman-Türk medeniyetinin bütün unsurlarını bu bölgeye taşımış, yaygınlaştırmış ve günümüze kadar yaşamasını sağlamışlar­dır. Örnek olarak Türk yemek kültürüne ait birçok unsur bugün Balkanlar’da ge­lenek hâline gelmiştir; bu çerçevede pide, börek, kebap, dolma, somun, gevrek, sarma, helva, boza, salep, kahve, şerbet, kadayıf, baklava, fincan, bardak, tas, cezve gibi sayısız kavram Balkan kültürüne geçmiştir. Bugün Balkan ülkelerin­de gezen bir turist, hemen her adımında Osmanlı’dan kalma bir eserle karşılaş­makta, o kültürün izlerini takip edebilmektedir. Uzun yıllar boyunca ihmal edi­len ve ancak son zamanlarda yeni yeni ilgi görmeye başlayan bu eserler beş yüz yıl boyunca kök salmış bir kültürü temsil etmektedir.”

Osmanlı Devleti, vicdan hürriyetini temel alan, İktisadî ve toplumsal haklara saygı gösteren bir anlayışla, idaresi altına giren milletleri yumuşak bir siyasetle yönetmesini bilmiştir. Osmanlılar döneminde Balkanlar, Müslüman nüfüs ile Hı­ristiyan nüfusun barış ve huzur atmosferi içerisinde yaşadığı bir bölge olmuş­tur. Osmanlı Devleti’nin bölgede, adalete ve hoşgörüye dayalı yönetimi yine bölgedeki halkların Osmanlı ruhunu benimsemelerine ve bu ruha bağlı olarak ya­şamalarına olanak sağlamıştır.

Osmanlı hiçbir zaman Balkanları Türkleştirmek gibi bir eğilimde olmamıştır. Bunun en güzel ispatı bölge milletlerinin kendi kültürlerini ve dillerini günümü­ze kadar korumuş olmalarıdır. Bu durum, Türk kültürünün Balkan halkları tara­fından geçmişten günümüze ne oranda içselleştirildiğini göstermesi bakımından önem arz etmektedir.

İnceleyin:  Osmanlı Medeniyeti Bir İman ve Hamle Medeniyetidir

Sonuç

İslâm medeniyeti toplumun düzenini sağlamak ve insanların refahını artırmak üzerine kurulmuştur. Bu medeniyet, Hz. Muhammet’in “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” anlayışını benimseyecek kadar insancıldır. İnsanı en de­ğerli varlık olarak gören İslâm, hak ve hukuka değer verir, Batı medeniyetinin aksine, her türlü haksızlık ve sömürünün de karşısında yer alır.

Osmanlı Devleti, fethettiği yerlerde yüzlerce yıl varlık gösterebilmesini ada­lete ve hoşgörüye dayalı bir yönetimle sağlamıştır. “Osmanlı yönetiminde dört yüz yıl kalan Yunanistan’da ne Yunanca unutulmuştur ne Yunanlı kimliği ne de Ortodoksluk… Yunanlı araştırmacı Dimitri Kitsikis, ‘İyi ki Türkler bizi fethetti; kazara Venedikliler veya Avusturyalıların eline düşseydik dilimizden inancımı­za kadar bizi Yunanlı yapan pek çok tarafımızı kaybedecektik” diye yazar. Os­manlı Devleti hâkimiyeti altındaki milletlerin diline, dinine ve kültürüne dokun­maz, onları yasaklayarak yok etme yoluna gitmez.

»Baron de Tott’un “İtiraf etmeliyiz ki köleleriyle cariyelerine fena muamele eden­ler yalnız AvrupalIlardır” tespitiyle oryantalistlerin “Türklerin ellerindeki esirler zannedildiği kadar fena muamele görmezler. Hemen daima evin ikinci efendisi vazi­yetindedirler. Ben bunların içinde öylelerini bilirim ki ağalarından (efendilerinden) son derece memnun oldukları için âzâd kâğıtlarını alıp Avrupa’ya gittikten sonra um­dukları rahatı bulamayınca Türkiye’ye avdet edip evvelce ağır zannettikleri esaret zincirlerini bu sefer kendi elleriyle boyunlarına geçirmişlerdir” saptaması İslâm medeniyetinin sömürü düşüncesinden ne kadar uzak olduğunun delilidir.

Erhan Akdağ, İslam Medeniyeti Özel Sayı, Hece Dergisi

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir