Dil Devrimi

images1 Dil DevrimiDert,üzüm yemek olmayıp bağcıyı dövmek, yâni sözleri Türkçeleştirmek değil; İslâmî hayatımızdan topyekûn atmak. Türkçe bu yüzden mahvedilmiştir. Hayat ile ‘yaşam’ sözlerini de taşıdıktan tasavvurgüçleri açısından karşılaştırmak şart. ‘Hayat’ta bin küsur yıllık bir kültürün iş­leyip belirlemiş olduğu tasavvurgücü saklı, ‘ Yaşam’ınsa tasavvur gücü sıfır.

İki kelime arasındaki fark, nesiller boyu ot…urulmuş aileye iyi kötü günlerde ocak barınak olmuş bir ev ve yurtla yuvayla ilgisi ilişiği olmayan soğuk, kişiliksiz fab­rika mekânı gibidir. Dile yeni sözler tabîî ki girip yerleşecek. Sözgelişi elli, altmış yıl önce bilgisayarmı vardı? Bu ihtiyâç çok yerinde bir sözle dolduruldu. Geçmişte olmayıp da orta­ya çıkan yeni bir araç için söz elbette türetilir. Ancak, bazı türetmelerimizin yanlış olduğu da aşikârdır. Konunun dışın­da kaldığından, bunlardan bahsetmeği başka zamana bırakıp varolan kelimeler neden değiştiriliyor sorusuna dönelim. Sözgelişi ‘cevher’e niye ‘töz’ deniliyor? Cevher, felsefe dı­şında, gündelik hayata da girmiş, herkesin anlamını bilip bin yıldır kullandığı bir sözdür.

Meselâ cevher kelimesini, “bu çocukta cevher var” gibi, çeşitli anlamda, konuda kullanıyo­ruz. Cevher kelimesi ile töz kelimesi ayn nesneler için kul-lanılabilir. Bilimde, özellikte de kimyada ‘töz’ kelimesi kul­lanılabilir. ‘Cevher’ bahusus metafizik alan için söz konusu­dur. Bu deyimler, bilim ile metafizik anlayışımıza büyük zenginlik katabilir. Başka dillerde olmayan bir aydınlıktır. Kafaların aydınlanması dille başlar. Düşünmekçin akıl şart. Ama mesele aklı konuşturmak değil. Sorun, İslâmî başıyla, kılıyla, kılçığıyla, elbette dilde ifâdesini bulan maşerî şuuru- muzdan söküp atmak. İngiliz-Yahudî imperyalist medeniye­tinin ‘iyi saatte olsunlar’ böyle buyuruyorlar da ondan.

Osmanlıca kelimeler, Türkçe değil, bu nedenle dilden atılmalı diyorlar. Öte yandan rağbet ettiğimiz, tapındığımız, secde ettiğimiz yeni medeniyetin Türkçe olmayan sözlerini alıyorsunuz. Bu çelişki değil de ne? Sorun, çözüm bulmanın, istenmemesinden doğuyor. Türkiyede öğretim kurumları, ye­tişen neslin düşünmemesini sağlamak üzre inşâa edilmişler. Ezberciliğin önüne geçmek, düşünen insan yetiştirmekten bahsediyorlar. Ezber bozan akıllı nerede? Bulsak da onu ba­şımıza tâç diye geçirsek. Talep, düşünen değil; düşünmeyen İnsan. Bu yüzden felsefe geleneği hiçbir zaman oluşmayacak.

İnceleyin:  KEMALİZM -Anlamı, İşlevi, Tarihi

Teoman Durali,Sorun Çağının Anatomisi

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir