Allah’a İmanın Kapsamı

270620141959450755218 Allah'a İmanın Kapsamı

Birinci Nev: Birinci kısma, yani Allah’a iman meselesine gelince, bil ki bu husus, şu beş hususu kapsar: Cenâb-ı Hakk’ın zatını, sıfatlarını, fiillerini, hükümlerini ve isimlerini tanıyıp bilmek… Hak Teâlâ’nın zâtını bilmek, kişinin Allah’ın varlığını, kıdemini ve bekasını bilmesi demektir. Allah’ın sıfatlarını bilme ise, iki çeşittir:

1) Kendisini tenzih etmek, gerekli olan hususları bilmek. Bu da, Cenâb-ı Allah’ın bir cevher, parça ve kısımlardan meydana gelmiş bir mürekkeb, bir yönde ve mekânda bulunan bir varlık olmadığını bilmek, böyle olmaktan O’nu tenzih etmektir. Kişinin, Cenâb-ı Hakk’ı böylesi şeylerden tenzihi anlatan lafızların şu dört tane lafız olduğunu, yani lafızları olduğunu bilmesi gerekir. Bahsedilen bu dört lafız, Kitabullah’da, Allah’ı tenzih için kullanılmıştır. Meselâ leyse, “O’nun gibisi yoktur” (Şûra, 11) ayetinde; lem “O doğurmadı, doğurulmadı ve hiçbirşey O’na denk olmadı”(İhlas,3-4) ayetinde; mâ “Senin Rabbin unutmaz” (Meryem. 64) “Allah bir çocuk edinmez.” (Meryem, 35) ayetinde ve lâ da, “Onu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar”(Bakara, 255); “O, doyurur, doyurulmaz”(En-am,14 “O, himaye eder, himaye edilmez” (Mü’minun,88) ve Kur’ân’ın otuz yedi yerinde geçen, “Allah’dan başka ilah yoktur” ayetlerinde kullanılmıştır.

Kur’ân’da Mevcut Sıfatları Bilme

İkinci Nev’e yani Kur’ân’a göre Cenâb-ı Hakk’ın tavsif edilmesi gereken sıfatlarıdır.

Bunlardan birincisi, Allah’ı bilmek ve O’nun mühdis ve halik (var edici ve yaratıcı) olduğunu bilmektir. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Gökleri ve yeri yaratan Allah’a hamdolsun” (En’am,1) buyurmuştur.

İkincisi, Allah’ın kadir olduğunu bilmektir. Nitekim Cenâb-ı Hak, Kıyâme Sûresi”nde, “Evet, biz onun parmak uçlarını bile derleyip yeniden yaratmaya kadiriz” (Kıyame, 4) ve “(Bütün bunları yapan Allah), ölüleri tekrar diriltmeye kadir değil midir?”(Kıyame. 40) buyurmuştur.

Üçüncüsü, Hak Teâlâ’nın âlim olduğunu bilmek… Nitekim o, “O, kendisinden başka ilah olmayan, gayb ve şehâdet âlemini bilen Allah ‘dır” (Haşr, 22) buyurmuştur.

Dördüncüsü, O’nun herşeyi bildiğini bilmektir. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Gaybın anahtarları O’nun katındadır. Onları ancak o bilir” (En’am, 59) buyurmuştur. Yine O, “Allah, her dişinin neye gebe olduğunu bilir” (Rad,8) buyurmuştur.

Beşincisi, O’nun hayy (diri) olduğunu bilmektir. Nitekim Allah, “O, kendinden başka hiç (gerçek) tanrı olmayan hayydır. Dolayısıyla dini O’na has kılarak, O’na ibadet edin” (Mü’min, 14) buyurmuştur.

Altıncısı, Allah’ın, irâde edici olduğunu bilmek… Nitekim Cenâb-ı Hak, “Allah kime doğru yolu gösterir, imana muvaffak ederse, onun göğsünü islâm için açar…” (En-am, 124) buyurmuştur.

Yedincisi, Allah’ın semî ve basîr olduğunu bilmek… Nitekim Cenâb-ı Hak, “O, semî ve basîrdir” (Şûra,11) ve “Şüphesiz ben sizinleyim; işitiyor ve görüyorum” (Tâhâ, 46) buyurmuştur.

Sekizincisi, Allah’ın konuşucu olduğunu bilmek. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Eğer yerdeki ağaçlar kalem olsa, deniz de, arkasından yedi deniz daha kendisine yardım ederek (mürekkeb) olsa, yine Allah’ın kelimeleri tükenmez…”(Lokman,27) buyurmuştur.

Dokuzuncusu, işin, külliyyen O’na ait olduğunu bilmek… Nitekim Cenâb-ı Hak, “Önce de sonra da, iş, Allah’a aittir”(Rum.4) buyurmuştur.

Onuncusu, Allah’ın, Rahman, Rahîm ve Mâlik olduğunu bilmek… Nitekim Cenâb-ı Hak, “Rahman ve Rahîm olan.. Din gününün mâliki olan… “(Fatiha,2-3) buyurmuştur. Allah’ın, vasıflandığı sıfatları bilme ile alakalı olarak ele alınan husus, bundan ibarettir.

Allah’ın Fiillerini Bilme

Üçüncü Nev’: Bunlar, Allah’ın fiillerine dairdir. Bil ki fiiller, ya manevî, ya da maddî olurlar. Manevî olanlara gelince, pek azı müstesna, bunlara vâkıf olmak mümkün değildir. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Rabbimin ordularını, kendisinden başka kimse bilemez”(Müddesir, 31) buyurmuştur. Maddî olanlara gelince, bunlar, ya ulvî âlem veya süflî âlemdir.

Ulvî âlemler hakkında, şu bakımlardan söz edebiliriz:

1)  Göklerin hallerinden bahsetmek..

2) Güneşin ve ayın hallerinden bahsetmek.. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerinde hükümrân olan Allah’dır. Kendisini durmayıp kovalayan gündüze geceyi o bürüyüp örter. Güneşi, ayı, yıldızlan -hepsi de emrine râm olarak- (yaratan O)”(A’raf, 54) buyurmuştur.

3)  Işınların hallerinden bahsetmek.. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Allah, göklerin ve yerin nurudur” (Nûr. 35) ve “Güneşi bir ziya, ayı da bir nûr kıtan O’dur” (Yunus,5) buyurmuştur.

İnceleyin:  Peygamberin Hükmüne Razı Olmayan Mü’min Olamaz

4) Göklerin hallerinden bahsetmek… Nitekim O, “Rabbine bir bakmadın mı? Gölgeyi nasıl uzatmıştır O? Eğer dileseydi onu elbet sakin de kılardı..” (Furkan,45) buyurmuştur.

5) Gece ve gündüzün ardarda gelmesi… Nitekim Cenâb-ı Hak, “Geceyi gündüze sarar, gündüzü de geceye…”(Zümer, 5) buyurmuştur.

6) Yıldızların faydalan… Nitekim Cenâb-ı Hak, “O, karanın ve denizin karanlıkları içinde kendileriyle yollarınızı bulmanız için, sizin faydanıza yıldızlan yaratandır..” (En’am, 97) buyurmuştur.

7) Cennetin sıfatları… Nitekim Cenâb-ı Hak, “Genişliği, semânın ve yerin genişliği gibi olan cennetler için (…) yarışın”[Hadid, 21) buyurmuştur.

8) Cehennemin sıfatları… Nitekim Cenâb-ı Hak, “Onun yedi kapısı, onlardan her kapının ayrılmış birer nasibi vardır” (Hicr,44) buyurmuştur.

9) Arşın sıfatları… Cenâb-ı Hak, “Arşı yüklenen, bir de onun etrafında bulunan (melekler)..”(Mü’minun,7) buyurmuştur.

10)  Kürsînin sıfatı… Nitekim Cenâb-ı Hak, “Kürsîsi, gökleri ve yeri kuşattı..”
(Bakara, 255) buyurmuştur.

11) Levh-i Mahfûz’un ve “kelâmın sıfatı… Cenâb-ı Hak, “Daha doğrusu o çok şerefli bir Kur’ân’dır ki mahfuz bir levhadır” (Burûç, 22) buyurmuştur. Kalem’e gelince, bu da Cenâb-ı Hak’ın, “Nun. Kalem’e ve onların yazdıklarına kasem olsun…”(Kalem,1) ayetinin beyan ettiği husustur.

Süflî âlemin hallerini izaha gelince, bunlardan birincisi, Arz’dır. Cenâb-ı Hak, arz’ı, şu pekçok sıfatlarla nitelemiştir:

1) Onu bir beşik (mehd) olmakla… Allah Teâlâ, “Ki O, arzı sizin için bir beşik (gibi) kıldı” (ta’ha, 53) buyurmuştur.

2)  Döşek (mihâd) olmakla.. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Biz, arzı bir döşek (gibi) kılmadık mı?” (Nebe, 6) buyurmuştur.

3) Onu bir toplantı yeri (kifât) olmakla… Nitekim Cenâb-ı Hak, “Biz, yeri bir toplantı yeri yapmadık mı? Dirilere de ölülere de?” (Mürseiat, 25-26) buyurmuştur.

4) Zelûl (emre âmâde kılınmış, boyun eğmiş) olmakla… Cenâb-ı Hak, “O, yeri, sizin faidenize, kor (ve müsahhar) kılandır…)”(Mülk, 15) buyurmuştur.

5) Halı gibi dümdüz olmakla (bisât)… Cenâb-ı Hak, “Allah yeri sizin için bir döşek yapmıştır, onun geniş yollarından gezip dolaşınız diye…”(Nûh, 19-20)buyurmuştur. Bu husustaki söz, uzundur.

İkincisi, denizdir. Nitekim Cenâb-ı Hak, “O, denizi ondan taze et yemeniz… için (hizmetinize) ram edendir”(Nahl,14) buyurmuştur.

Üçüncüsü, hava ve rüzgârlar. Nitekim Cenab-ı Hak “O rahmetinin önünden rüzgârı müjdeci gönderendir… (Araf 57) ve “Bir aşılayıcı rüzgâr gönderdik” (Hicr, 22) buyurmuştur.

Dördüncüsü,gök gürültüsü, şimşek çakması gibi göksel olayları… Nitekim Cenab-ı Hak, “Gök gürültüsü O’nu hamd ile, melekler de O’ndan korkusuna teşbih eder..”  (Ra’d, 13)Ve “İşte görüyorsun ki yağmur bunların arasından çıkıyor… (Nur, 43) buyurmuştur. Yıldırımların, yağmurların ve bulutların terakümünden, üstüste gelmesinden bahsetilmesi de işte bu türdendir.

Beşincisi, ağaçların, meyvelerin halleri ve bunların tür ve çeşitleridir.

Altıncısı, hayvanların halleri. Nitekim Cenâb-ı Hak, “..deprenen her canlıyı, orada üretip yaydı..”(Bakara. 164) ve “Davadan da o yaratmıştır ki, bunlarda sizin için ısıtıcı ve koruyucu maddeler ve nice nice menfaatler vardır” (Nahl. 5) buyurmuştur.

Yedincisi, insanın ilk yaratılışındaki enteresanlıklar.. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Andolsun biz insanı çamurdan bir hülâsadan yarattık…” (Mü’minûn,12) buyurmuştur.

Sekizincisi, insanın gözü, kulağı, dili, aklı ve anlayışındaki harikalar… Dokuzuncusu, âlemin ilk yaratılışından Kıyametin sonuna kadar, peygamberlerin ve hükümdarların tarihi ile, insanların hallerinin ele alınması.. Onuncusu, insanların ölürken ve öldükten sonraki hallerinden; Öldükten sonra dirilmesi ve Kıyametin keyfiyetinden bahsedip, said ve şakî kimselerin hallerini izah etmek.. Böylece biz, gökler âleminde mevcut ilim çeşitlerinden on tanesi ile, unsurlar, yani arz alemindeki diğer on çeşit ilme işaret etmiş olduk. Kur’ân, işte bu denli yüksek yüce ilim çeşitlerinin İzahını kapsamaktadır.

Allah’ın Hükümlerini Bilmek

Dördüncü Nev’e gelince, ki bu, Allah’ın hüküm ve tekliflerinin açıklanmasıdır. Biz diyoruz ki: Bu teklifler, ya kalbin işleri, yahut da uzuvların amelleri hususunda olurlar.. Bunlardan birincisi, ahlâk ilmi yani güzel ahlâkın kötü ahlâktan ayırdedilmesi ilmi adını alır. Kur’ân, bütün bunları kapsamaktadır. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Şüphesiz ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya vermeyi emreder. Taşkın kötülükten, münkerden, zulüm ve tecebbürden nehyeder” (Nahl,90) ve “Kolaylığı tut. İyiliği emret. Câhillerden yüz çevir..”(Araf. 199) buyurmuştur. İkincisine, yani uzuvların amellerine dair olan mükellefiyetlere gelince, bu da, Fıkıh ilmi adını almaktadır. Kur’ân, bu ilmin düsturlarını en mükemmel bir biçimde kapsamaktadır.

İnceleyin:  Allah ın Her Şeyi İhata Etmesinin Manası

Beşinci Nev’e, yani Allah’ın isimlerini bilmeye gelince, bu hususta da Cenâb-ı Hak, “En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na bunlarla duâ edin” (A’râf,18o) buyurmuştur. İşte bütün bunların hepsi de, Allah’ı tanıma ile İlgilidir.

Meleklere İman

İman konusunda nazar-ı dikate alınan esaslardan İkinci kısım da, meleklere
inanmaktır. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Müminlerin hepsi, Allah’a, meleklerine … iman ederler”(Bakara, 285) buyurmuştur. Kur’ân, bazen kısa, bazen de tafsilatlı bir biçimde, meleklerin sıfatlarının açıklanmasını kapsamaktadır. İcmali açıklama, meselâ Cenâb-ı Hakk’ın, (bu ayette olduğu gibi), “… ve meleklerine …” Duyurmasıdır.

Ayrıntılı açıklamaya gelince, bu şunlardır:

a) Onların, Allah’ın elçileri olduğuna delâlet eden ifâdeler… Nitekim Cenâb-ı Hak,
“Melekleri …. elçiler yapan Allah…” (Fatır, ı) buyurmuştur.

b) Bu âlemin görevlileri olduklarını gösteren ifadeler… Cenab-ı Hak, “… sonra iş bölümü yapan melekler …”(Zâriyat,4), “bir de icra edenler…”(Naziat,5) ve “Saflar bağlayıp duranlara … yemin ederim ki…” (Saffât. 1) buyurmuştur.

c) Meleklerin, Arşın taşıyıcıları olduğunu bildiren ifadeler… Nitekim Cenâb-ı Allah, “O gün Rabbinin Arşını, üstlerinde bulunan sekiz (melek) yüklenir” (Hakka, 17) buyurmuştur.

d) Meleklerin, Arşın etrafında dönüp dolaştıklarını ifade eden ayetler… Cenâb-ı Hak, “Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile teşbih ederek Arşın etrafını kuşatmışlardır” (Zümer, 75) buyurmuştur.

e) Meleklerin, cehennemin bekçileri olduğunu bildiren ayetler… Nitekim “(o ateşin) üzerinde iri gövdeli, sert tabiatlı melekler vardır…” (Tahrim, 6) buyurulmuştur.

f) Meleklerin, kerîm yazıcılar olduklarını ifâde eden husus… Nitekim Cenâb-ı Hak, “Halbuki sizin üzerinizde hakiki bekçiler, çok şerefli yazıcılar vardır” (İnfitâr,10-11) buyurmuştur.

g) Meleklerin, takipçiler olduğunu gösteren ifadeler… Cenâb-ı Hak, “Onun önünde, arkasında kendisini… takip eden (melek)ler vardır.”(Ra’d,11)buyurmuştur. Cinlerin ve şeytanların halleri de, meleklerin halleri babında zikredilir.

Kitaplara İman

İmanda, nazar-ı dikkate alınan esaslardan üçüncü kısım, kitapları tanımaktır. Kur’ân, Hz. Âdem (a.s)’in kitabının hallerini açıklamayı kapsamaktadır. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Derken, Adem, Rabbinden birtakım kelimeler belleyip aldı..” (Bakara. 37) buyurmuştur. İbrahim (a.s)’e verilen sahifelerin hallerinden bahsetmek de, bu kısma dahildir. Nitekim, “… Rabbi, İbrahim’i birtakım kelimelerle imtihan edip de o, bunları tamamen yerine getirince…”(Bakara, 124) buyurulmuştur. Tevrat, İncil ve Zebur’un hallerinden bahsetmek de, yine bu kısma dahildir.

Resullere imân

İmân konusunda, nazar-ı dikkate alınan esaslardan dördüncü kısım, peygamberleri tanımaktır. Allah Teâlâ, bir kısım peygamberlerin hallerini genişçe anlatmış, diğerlerinin hallerini ise, müphem bırakmıştır. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Onların içinden, sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, sana bildirmediğimiz kimseler de var..” (Mü’min, 78) buyurmuştur.

Allah’ın İnsanlara Emirleri

Beşinci kısım: Mükelleflerin halleriyle ilgili olan kısım olup, bu da ikiye ayrılır:

a) Mükelleflerin, kendilerine yüklenen bu mükellefiyetlerin farz oluşlarını kabul etmeleridir. Ki bu, mevzûbahs, “dinledik ve itaat ettik, dediler” {Bakara,285) şeklindeki ayetinden kastedilendir.

b) Bu ameller sırasında, kendilerinden bir takım kusurlar sâdır olduğunu İtiraf edip, daha sonra da, ilahî bağış talep etmiş olmalarıdır ki, bu da, “Ey Rabbimiz, senin bağışını isteriz..” (Bakara, 286) ayetinden kastedilendir. Sonra, kulluk duraklarındaki kusurları görmenin miktarları,  rubûbiyyetin  izzetini  mütalâa etme nisbetinde artacağından ötürü, kulun “Ey Rabbimiz! Senin affetmeni isteriz” sözü de fazla miktarda olmuştur.

Ahiret Hakkında Bilgi

Altıncı Kısım: Ahiret, öldükten sonra dirilmeyi ve kıyameti bitmek… Ki bu, ayetteki, “Dönüşümüz sanadır” ifadesinden kastedilendir. Bu da, dini talep hususunda, mühim olan birtakım esasların bilinmesi gerektiğine bir işarettir. Kur’ân, bu esasların izahı, tarifi ve açıklaması hususunda, sonu olmayan bir ummandır. Sen, Kur’ân’ın bunları kapsadığı gibi, yerin ne doğusunda ne de batısında bunları kapsayan başka bir kitap göremezsin. Yaptığımız bu tefsiri iyice düşünen herkes, bizim, Kur’ân’ın faziletler denizinin sadece bir damlasından bahsettiğimizi anlar. Durum böyle olunca, pek yerinde olarak Cenâb-ı Hak, Kur’ân’ı “Allah, kelâmın en güzelini … indirmiştir” diyerek medhetmiştir. Allah, en iyisini bilendir.

 

Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 19/172-177

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir